Annem vefat edeli tam bir hafta oldu. Uykusunda, zahmetsizce göçünü toplayıp gitti. 1956’da, şimdi “eski”, hatta “çok eski” diye isimlendirebileceğimiz bir dünyanın çocuğu olarak doğdu ve anlamadığı, anlamlandıramadığı, bir türlü akıl erdiremediği bir dünyanın insanı olarak teslim etti emanetini.
Taziyeye gelen dostlarla konuştuğum bir mesele var. Onu size de anlatmak isterim bu vesileyle. Annemin vefat haberini aldığımdan bu yana onun benden en son ne zaman kendisi için bir şey istediğini hatırlamaya çalışıyorum. Zihnimi o kadar zorladım ki bu sorunun cevabını bulabilmek için. Benden, yani büyük oğlundan kendisi için istediği bir şey hatırlamaya çabaladı zihnim. Ve hayır, bulamadım.
Öyle “bana bir buzdolabı al”, “halılarımı değiştirir misin?”, “televizyonumuz eskidi” gibi görece büyük isteklerden söz etmiyorum. Onları asla istemediğini, istemeyeceğini zaten adım gibi biliyorum. Ben daha basit...