Sorma. İşin orasını anlatamam;
ama istersen şunu anlatabilirim.
Tarihten de eski zamanların birinde şeyh efendinin biri müridini çilehaneye, erbaine yollamış. Ona demiş ki “bu küçük odada kırk gün kalacaksın. Sahursuz oruç tutacak, iftarını üç hurma ve yağsız bir tas çorbayla açacaksın. İsmini anacaksın O’nun. Bir sayıklamaya dönüşene kadar anacaksın ismini. Sonra şöyle olacak. Önce sen susacaksın. Ardından şeytan susacak. Sonra nefsin susacak. O büyük sessizliğe, o muhteşem boşluğa eriştiğinde kendine bir paye vermeye, ben neymişim diye övünmeye kalkarsan bütün sesler, eskisinden de çok gürültü çıkartarak üstelik, geri gelecek. Yok eğer hoplar çıkarsan o büyük uçurumu, o büyük sessizlik sana duyman gerekenleri söyleyecek ve kaldıracak ortadan duymaman gerekenleri.
Sorma. İşin orasını anlatamam; ama istersen şunu anlatabilirim.
Asisili Françis, o dağa tırmanıp “burada kimler, neler yapıyor?” diye merakla her bir mağaranın içine baktığında -biliyorsunuz bunu- adamın birini görmüş. Küçücük bir mağarada ellerini ve ayaklarını çaprazlama mağara duvarına dayayarak öylece duruyormuş. Françis ona hangi tarikattan olduğunu sorunca “ben” demiş, “huzursuz...