“Hele şu gündem bitsin, hele şu günler geçsin” diye diye beklettiğim bazı yazıları “nasılsa bu gündem geçmez” diyerek seri halde yazmaya karar vermiş durumdayım. Pazar günleri yine hikâyelerimi yazarım, gündemde sert bir değişiklik olursa yine gündeme dönerim ama niyetim o ki önümüzdeki 2-3 ay adına “sosyal çürüme yazıları” dediğim bu yazıları yazayım. Umulur ki Türkiye’nin kritikleşmiş toplumsal sorunlarına eğilmek için bir vesile olsun bu yazılar. Eskilerin dediği gibi “gayret bizden, tevfik Allah’tan.”
Doğrudur. Türkiye, çok uzun bir süredir aynı zamanda bir “üçüncü sayfa cumhuriyeti” olarak da sürdürüyor varlığını. Ancak dünyadaki son 10 yıldan, bilhassa pandemiyle birlikte gelişen “aptal yeni dünya”dan Türkiye de payını alınca, üstelik sosyal medya yaygınlaşması her şeyden önce kötülüğün hızla yayılmasına sebep olunca işin rengi de şekli de değişti.
“Dolaysız, nedensiz, gereksiz şiddet” diyeyim. Dolaysız çünkü hiçbir sofistikasyona mahal bırakmayan bir şey şiddet. Şiddetin en kaba hâli. Nedensiz çünkü şiddet uygulamak için herhangi bir “koşul” oluşmadan gerçekleşiyor neredeyse şiddet olaylarının tamamı. Ne olur burada safa yatıp “şiddetin hiçbir gerekçesi...