“Zevkin tekrarına düşkünlükle ulaşılan biyopsikososyal bir bozukluk.” Modern dünyanın genel geçer bağımlılık tanımı böyle. Modern dünyanın bu tanımda gözümüzden kaçırdığı şey ise, günümüzde zevke erişimin ve zevk çeşitliliğinin insanlık tarihinin en yüksek düzeyine bizatihi modern dünya eliyle ulaşılmış olması.
Aptal yeni dünyada “ne pahasına olursa olsun iyi hissetmek” her türden insani ödevimizin önüne koyulduğu için her türden bağımlılık da arşıâlâya çıkmış durumda. Ülkemiz de bundan beri değil.
“Ne pahasına olursa olsun iyi hissetmek” bir insani ödev olamaz. Hatta “iyi hissetmek” bile bir insani ödev olamaz. Fakat insanın düşen-kalkan, başaran-başaramayan, mutlu-mutsuz dengesinde yaşayıp gitmesi gerektiğine inanılan bir dünya olsaydı burası bunca ekonomik büyüklük nasıl elde edilecek, kapitalizmin tanrıları bizi nasıl ele geçirecekti değil mi?
Evet, öyle inanıyorum. Bugün dünyada ve ülkemizdeki bağımlılıkların en büyük sorumlusunun hiperinden turbosuna, yavaşından hızlısına “kazanmak” dışında bir kutsalı olmayan kapitalist düzenek olduğunu düşünüyorum. İnsanı zayıf, daha da zayıf bir varlık haline getirerek yapıyor bunu. Şunu açıkça ifade etmek lazım:...