Kadınlara da erkeklere de tarihin hiçbir döneminde bu yüzyılda yapıldığı kadar büyük bir “güzel olmalısın” baskısı yapılmadığı tartışmasız bir hakikat. Kadının da erkeğin de bu baskıya yenilip teslim olduğu da öyle.
Güzellik kriterlerinin “belli oranda toplumsal kabul”ler olmaktan çıkarılıp “değişken nesnellikler alanında küresel kabuller” olması elbette doğrudan ve sadece kapitalizm ile ilgili.
Burada “değişken nesnellikler” ibaresini biraz açmam gerekir. Küresel sağlık ve kültür endüstrileri, karşılıklı etkileşim içerisinde yıllara göre değişen ve değiştiği anda “değiştirilmesi artık teklif dahi edilemez” hale getirilen “nesnel güzellik kriterleri” belirliyorlar sürekli. Üstelik bu nesnellik öyle katı bir şekilde giriyor ki hayatımıza, her birimizin güzellik tanımı birden aynılaşıyor. Zihinsel bir kurmacaya ikna edilmiş insanlara dönüştürülüyoruz. Sağlık ve kültür endüstrisinin iri ebatlı tanrıları bu nesnelliği yeniden tanımlayıp değiştirene kadar hepimiz açısından güzellik tanımı netleşmiş oluyor.
Elbette tek merkezden, yani kâr maksimizasyonunu hedeflemekten gayrı bir amacı olmayan kapitalizm mekanizması tarafından yürütülen bu “güzellik sanrısı”, çok...