Üniversiteye girdikleri ilk gün gördüler birbirlerini. Mahmut, kısa zamanda aşık oldu. Aslı’nınki biraz daha uzun sürdü. İşin esasına bakarsanız, üçüncü ayda bütün şartlar olgunlaşmış, evlenmek için önlerinde herhangi bir engel kalmamıştı. Birbirlerinde huzur bulduklarını, dahası birbirlerini tamam ettiklerini ta kalpten, en derinden hissediyorlardı. Tabii, küçük, küçücük bir sorun vardı. İkisi de öğrenciydi ve her nedense evlenemezlerdi. Yaşadıkları ülkede evlenmek için okulu bitirme şartı vardı zira. Bu, karşılarına çıkan ilk şarttı.
Bir ağabeylerinin bir bilene sorması sonucu imam nikahı yapmaya karar verdiler ilk sınıfın sömestrinde. Aslı, “annem bilmeden olmaz” deyince babasından gizleyerek annesinin iznini aldılar. Mahmut ise bütün aileye verdi haberi. Böylelikle annesi “mühendis çıkacak” oğluna kız bakma zahmetinden kurtulmuş oldu. Gerçi bu, Müyesser teyze için bir zahmet miydi, ondan pek de emin değilim. Hatta diyebilirim ki “mühendis çıkacak oğlu için kız bakmak” onun için gayet...