“Biz olmayı başarıyorsak bunun sebebi yalnızca başkalarının bizi başkalaştırmak için giriştikleri faaliyetleri kökten ve kalben reddetmemizdir” diyordu Frantz Fanon.
Bu, burada bir dursun.
Hayatımda katıldığım en dramatik cenaze, Sakarya’da, bir mülteci kadının cenazesiydi. Adı Emani er-Rahmun’du. Kucağında bir bebeği vardı ve ikincisine de hamileydi. Doğuma çok az kalmıştı. Kocasıyla aynı yerde çalışan gözü dönmüş iki Türk tarafından ormanlık bir alana kaçırıldı. Hamile haliyle tecavüze uğrayıp öldürüldü. O gözü dönmüş iki Türk, Emani’nin kundaktaki bebeğini katletmeyi de ihmal etmediler.
O cenazede, haliyle, Sakarya’ya sığınmış mültecilerin hiç değilse bazı taşkınlıklar yapabileceklerini hesap ettiğimizi, bunu beklediğimizi hatırlıyorum. Doğrusu, buna hakları da olurdu. Fakat ne oldu biliyor musunuz?...