“Benim geçmiş zaman içinde yan gelip yattığıma bakma / ben geleceğin kara gözlü zalimlerindenim”
Başım zonkluyor. O Saraybosna sokağında, o kimsesiz aralıkta, yerde bir karış karı görüp Allah’ın kar gibi gökten nasıl olup da yağdığını kendime izaha muktedir değilim.
“Cesur ve onurlu” diyorlar.
Abdülkadirlerden bir Abdülkadir, ayyaşlardan bir ayyaş görüyor yolun kenarında. Bir lahza bakıyor ona. Ayyaş fark ediyor bu bakışı. O bakışın anlamlarını fark ediyor. Diyor ki “söyle bakalım Abdülkadir. Sabahlara kadar zikrettiğin, tesbih edip durduğun, biri yanında adını söylese bayılacak gibi olduğun Rab, her şeye kadir midir?”
Abdülkadirlerden bir Abdülkadir, cevap veriyor ayyaşa: “Evet ve elbette.”
Ayyaş, o bir lahza bakışın karşılığını bir lahza gülümseyerek veriyor ve diyor ki: “Mademki ismini zikredip durduğun Zat-ı Zülcelal her şeye kadirdir, seni benim yerime koymaya da kadirdir, beni senin yerine koymaya da kadirdir.”