Aslında gereğinden fazla uzayacak sanki bu yaz. Yani “yaz biterken” deyişim biraz lafın gelişi. Eylül geliyor diye. Ve İstanbul için Eylül hala sonbaharın başlangıç ayıdır diye.
İlginç bir yaz geçirdik yine. Bir başkanlık seçimi ile kocaman bir kur krizi sığdı geride bıraktığımız üç aya.
Ne olduğunu, nasıl olduğunu çok da anlamadığımız bir ekonomik durumun içerisinde bulduk kendimizi. En basit tanımlamayla söyleyecek olursak, asgari ücretli bir çalışan Mayıs’ın otuzunda 360 dolar kazanırken Ağustos’un yirmi yedisinde 260 dolar kazanmak durumunda kaldı.
İsmini nasıl koyarsak koyalım, bu ekonomik daralma bir müddet daha devam ederse başka, bambaşka şeyler konuşmak zorunda kalabiliriz.
Şurada bir anlaşalım. Gördüğümüz kadarıyla ABD denilen ahmaklık ülkesinin Trump isimli ahmak başkanı doların değerlenmesi için bir çeşit “tehlikeli oyunlar” serisi başlatmış durumda. Ülkesini twitterdan yönetiyor görüntüsü veren bu ahmak herif oynadığı bu oyunların kısa vadede bile tutmayacağının farkında olmayabilir mi? Hayır, bence farkındadır ama bir çeşit iç politika manivelası olarak görüyor bu oyunları. Bu esnada olan Türkiye gibi, Rusya gibi, Arjantin gibi, Brezilya gibi ekonomilere oluyor elbette.
Şurada kafam çok net: Türkiye, bu çoğunluğu suni olarak oluşturulmuş ekonomik daralmayı aşacak kapasitede bir ülkedir. Bununla baş etmenin bir yolunu bulacağız elbette.