https://w.soundcloud.com/player/?url=https%3A//api.soundcloud.com/trac
Başlıktaki soru bana değil, bilirkişi Satılmış Büyükcanayakın ile yaptığı söyleşi yüzünden gözaltına alınan, ifadesine başvurulan, ardından da salıverilen Halk TV çalışanı Barış Pehlivan’a ait. Sanırım Pehlivan tutuksuz olarak yargılanmaya devam edecek. Pehlivan’ın salıverilmesine de ayrıca memnun olduğumu ifade etmiş olayım. Zira suç ona değil, onun yaptığı haberi “suç olduğunu bile bile yayınlayan” mecra yöneticisine ait bence. Ha, yine bana sorarsanız, “mecra yöneticisi de yani Suat Toktaş da keşke tutuksuz yargılansa” derim. Ama o uzun ve başka bir bahis. Doğrudan doğruya yasal zeminle yahut kişinin aynı suçu mükerreren işleyip işlemediği ile yahut kaçma şüphesiyle falan filanla ilgili.
İfadesinde şöyle konuşmuş Barış Pehlivan: “Bununla birlikte bilirkişi de röportaj vermeyi yani bana yaptığı eylemin aynısını doğru bir yöntem olarak benimsemiş olacak ki 28 Ocak 2025 tarihli Yeni Şafak Gazetesi’ne de ayrıca konuşmuştur. Şimdi Yeni Şafak’a suç olmayan röportaj yapma faaliyeti, Halk TV’den Barış Pehlivan’a nasıl suç olabilir?”
Soruya kendimce cevap vereceğim elbette ama önce başka bir yerinden tartışmak istiyorum meseleyi.
Bana sorarsanız Türkiye’de ortaya çıkan “biz ve onlar düzlemi” tam da böyle şeyler üzerinden neşet ediyor ve sürdürülüyor. Kutuplaşma edebiyatı tam da buradan ince ince işleniyor ve özellikle bir kesimin politik ajandası bu edebiyat üzerinden oluşturuluyor. Bile isteye karartılan, çarpıtılan, yerinden edilen, yalana dönüştürülen pek çok bilgi ve soruyla sürekli bir “avantajlı kesim-dezavantajlı kesim” hikâyesi dolaşımda tutuluyor. Oysa hakikat orada değil, hiçbir zaman da olmadı.
Bakın şu değil. Barış Pehlivan, elbette ifadesinde kendini savunmak için kendisine avantaj sağlayacak pek çok cümle kurabilir. Zaten ifade dediğimiz şey de biraz böyle işleyen bir şeydir. Ama o ifade dolaşıma sokulurken, “zarıl zarıl haksız olduğunu” Barış Pehlivan’ın adı gibi bildiğine emin olduğum “Yeni Şafak’a suç olmayan röportaj Halk TV’ye nasıl suç olabilir?” sorusu manşete çekilirse bunun adı “kutuplaşma edebiyatına hizmet” olur, başka bir şey değil.
Suç olan, Satılmış Büyükcanayakın ile söyleşi yapmak değildir. Bunu Barış Pehlivan tecrübesinde bir gazeteci elbette bilir. Dolayısıyla Yeni Şafak’ta Erdal Kılınç’ın bilirkişi Satılmış Büyükcanayakın ile Büyükcanayakın’ın bilgisi ve onayı dâhilinde gerçekleştirdiği söyleşi suç değil, “gazetecilik” olarak değerlendirilir. Barış Pehlivan’ın savcılıkta ifade verdiği mesele “haberin yanlış yöntemle, kişi hakkını ihlal ederek, habere konu kişinin ses kaydının izni dışında alınması ve yayınlanması” üzerinden bir meseledir. Barış Pehlivan da bunu bilmektedir bence, onun ifadesi üzerinden Yeni Şafak’a ateş etmeye çalışan yayın mecraları da bunu bal gibi bilmektedir.
Ama “kutuplaşma edebiyatı” ile “dezavantajlı olan bizler, avantajlı olan sizler düzlemi” Türkiye’de bir kesimin acayip işine gelmektedir işte.
Hayır efendim. Yeni Şafak’a suç olmayan röportaj Halk TV’ye suç olamaz. Olur mu öyle saçmalık? Ama Yeni Şafak aynı insanla söyleşiyi hukuka, kişi hak ve hürriyetine uygun olarak gerçekleştirmiş, Halk TV ise bunu kişi hak ve hürriyetini ihlal ederek, izinsiz şekilde gerçekleştirmiştir. Mesele bu kadar açıktır, bu kadar nettir.
Basitçe kendi üzerimden söyleyeyim. Şahsıma ve şahsım üzerinden gazeteme açılan davaların yarısını falan kaybettik. İskender Evranosoğlu isimli çakma mehdi bile dava kazanacaktı az kala. Yahu her şeyi geçtim, Filistinli aslan mücahitlere “terörist” denilmesine tepki gösterdim diye sorgulandım ve “Samanyolu televizyonunun önünde niye eylem organize ettin?” diye ifadeye çağrıldım ben. Yol arkadaşım Ersin Çelik, Zaman gazetesi üzerinden başına örülen hukuk çorabını yazsa roman olur. Ne anladım abi ben böyle yandaşlıktan?
Biraz karışık anlattım ama meramım aslında şu. Barış Pehlivan orada işini yapmaya çalışıyor, biz de burada işimizi yapmaya çalışıyoruz. Bazen Pehlivan takılıyor hukuk radarına, bazen biz. Ama şu ortaya konulmaya çalışılan “dezavantajlı yandaşlar, süründürülen fondaşlar” hikâyesi artık temcit pilavına dönüştü. Hepimiz biliyoruz ki memlekette suç olan gazetecilik yapmak değil. Yeni Şafak’ın yaptığı Halk TV’ye yasak değil. Halk TV’ye yasak olan Yeni Şafak’a serbest değil. Yasa dışı yollarla, rıza alınmadan yapılan ses kaydının yayınlanması suç. Halk TV’ye de suç, bize de suç.
Fakat en büyük suç, Türkiye’deki kutuplaşmaya hemen her an su taşıma gayretinde olmak galiba. Keşke bunu ortadan kaldırmanın bir yolunu hep beraber bulsak…