İsmail Kılıçarslan Yeni Şafak Gazetesi

Yerçekimi

“Sonra yerçekimsiz bir ortam gibi bir şey oldu. Kütlemin farkındaydım ama hareket etme kabiliyetim çok değişmişti” diye anlatmıştı o gece yaşadıklarını. Öteden beri tanırdım. Yakın dostumdu. Çok görkemli bir gece hayatı vardı. İstisnasız her gece, sabahlara kadar süren planlamalar yapar, güneşin ilk ışıklarını görene kadar sürdürürdü eğlencesini. Bunca tecrübesinin ardından kendisini de şaşırtan böyle bir şeyi söyleyince merakımı celbetti. Biraz da kaygılandım açıkçası. Yüzüne baktım. Gözlerine.

02 Mart 2025 | 260 okunma

“Sonra yerçekimsiz bir ortam gibi bir şey oldu. Kütlemin farkındaydım ama hareket etme kabiliyetim çok değişmişti” diye anlatmıştı o gece yaşadıklarını.

Öteden beri tanırdım. Yakın dostumdu. Çok görkemli bir gece hayatı vardı. İstisnasız her gece, sabahlara kadar süren planlamalar yapar, güneşin ilk ışıklarını görene kadar sürdürürdü eğlencesini.

Bunca tecrübesinin ardından kendisini de şaşırtan böyle bir şeyi söyleyince merakımı celbetti. Biraz da kaygılandım açıkçası. Yüzüne baktım. Gözlerine. Bir işaret aradım. O yaşadığı şeyi yüzünde, gözünde aradım anlayacağınız. I-ıh. Ne bir iz, ne bir işaret. En son gördüğümde nasılsa aynıydı.

Dedim ya, iyi tanırdım onu. Doğru soruyu sormazsam, daha doğrusu soramazsam cevabı içermeyen bir cevap vererek kaçardı sorudan. Hem memnun olurdunuz hem de hiçbir fikriniz olmazdı.

“Uçmak gibi değil di mi?” diye sordum. Aslında çok kötü sorulmuş bir soruydu ama o çift anlamlılığa ihtiyacım vardı. “Yok” dedi, “uçmak gibi değil de kendinden soyunmak gibi. Hani ‘ben bir başkasıdır’ da değil tam olarak o soyunmak. Kendinden soyunuyorsun ama başka bir kendilik de giymiyorsun.”

“O zaman yok olmak gibi” dedim. “Yok” dedi, “yok olmak gibi hiç değil. Varsın ama yokluğunla aynı anda varsın gibi yani. Ama bu bir ikilik de oluşturmuyor.”

O yaşadığı şeyin ta kendisini sorup aklımdaki tüm kaygılardan arınmayı istedim. Ama işte bulamıyordum ki bir türlü soruyu.

“Sana yardımcı olabilmem için bana biraz daha detay vermelisin” dedim. Sorunun berbatlığını hemen anladı ki zaten ben de sorarken anlamıştım. Ne demek yani “sana yardımcı olabilmem için” demek.

“Bana yardımcı olabileceğini bilsem her bir detayını anlatırım abi de burada iki sorunumuz var. Birincisi benim herhangi bir yardıma ihtiyacım yok. İkincisi de bu kimsenin kimseye yardımının dokunacağı bir şey değilmiş gibi geliyor bana.”

Sonra ister istemez suskunluk oldu. Konuyu değiştirdik. Bir yarım saat sağdan soldan lafladık. Sonra yemek sipariş verdik. İkimiz de, üzerine konuştuğumuz konunun orada öylece kapanmasına razı değil gibiydik sanki ya da bana öyle geliyordu. Şansımı bir kez daha denedim: “Yani gözün tam olarak açıktı ama aynı zamanda kapalıydı gibi mi? O soyunmak yani.”

Gülümsedi. “Yok abi” dedi, “görmek için göze ihtiyaç olmadığını anlamak gibi daha çok. Uyuyorsun ama uyumuyorsun gibi. Dans ediyorsun ama dansın kendisi ortada yok gibi. Bambaşka bir kafa.”

Ucunu yakalamış olmanın verdiği mutluluk ve rahatlamayla destekledim: “Yürümek için ayaklarını kullanmamak gibi.”

Durdu. Gözlerini kapadı. Coşkuyla anlattı bir çırpıda: “Uçmak için kanatlara, boşlukta süzülmek için yerçekimsiz ortama ihtiyaç duymamak gibi abi. O gözlerini kapatıp besmeleyi çektiğin an vardır ya. Tam orada oldu zaten. O günden beri her besmelemde o besmelenin oluşturduğu lezzeti arıyorum ama yok, yok. Ağzıma bir cennet meyvesinden bir lokma koymuşlar da ‘tadını sakın unutma, hep bu tadı ara’ demişler gibi. O lezzeti arıyorum o gün bugündür.”

Anlıyordum elbette anlattıklarını. Yalan söylüyorum. Tabii ki anlamıyordum. Çünkü bu mesele anlamaya ya da anlamamaya konu bir mesele değildi. Hiç olmamıştı ve bundan sonra da olacağa benzemezdi. Sadece bir an, küçücük bir an “düşüp” yaşayabileceğin ve işte ardından da saçma sapan benzetmelerle falan anlatmaya çalışacağın bir “hal” idi o. Anladığım sadece buydu aslında.

Arkadaşımın görkemli gece hayatını düşündüm eve dönerken. Gece namazıyla başlayıp mushafla ilerleyen, zikirle kıvamlanıp sabah ezanıyla ışıklanan o görkemli gece hayatını. Yerçekimsiz ortamı düşündüm sonra. “I-ıh” dedim kendi kendime, “yerçekimini yenmek istemiyorum. Amacım bu değil. Yerin de çekimin de hakikatine ermek istiyorum. En iyisi yar çekimi diyeyim artık ben buna.”

Allah. Eyvallah.

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Çölleşmek değil yeşillenmek 15 Nisan 2025 | 252 Okunma Samimi bir sigara parası 13 Nisan 2025 | 449 Okunma Gazze için çaresizce 12 Nisan 2025 | 309 Okunma Eminem’in gelini Saraçhane’de doğurmuş 08 Nisan 2025 | 486 Okunma Kuçu kuçu hoşt hoşt 06 Nisan 2025 | 641 Okunma