Evet. Yine aynı mesele… Çünkü inancım odur ki bu meseleyi çözemezsek, bir çözüme kavuşturamazsak insanlığın geleceğiyle ilgili olumlu bir beklenti içine girmemiz zorlaşacak, hem de çok zorlaşacak.
Neymiş peki mesele? Anlatacağım ama biraz uzun yoldan.
Şarkıcı Gülşen var biliyorsunuz. Son zamanlarda da gündemde yine onun sahneye donla çıkması var.
İnsan sahneye donla çıkar mı? Çıkabilir elbette. Modern dünya, sahneye donla değil, af buyurun donsuz da çıkabilmenin dünyasıdır ve “ne istersem, nasıl istersem” bu modern dünyanın mottosudur. Dolayısıyla sahneye donuyla da çıkabilir, donsuz da çıkabilir herhangi bir zanaatkâr. Buna karşı “ahlâkî uyarı” dışında bir yaptırımımız olacağını, olabileceğini düşünüyorsanız modern dünyayı hiç anlamamış, modern dünyayı oluşturan kimyadan hiç haberdar olmamışsınız demektir.
Aslına bakarsanız birinin sahneye donla çıkması artık modern dünya için haber değeri de taşımaz. Belki magazin haberleri arasında küçük sütunlar bulabilir kendine. Ne ki Türkiye’nin gündemini “dona eşitlemek” için elinden geleni yapan taraflar olduğu müddetçe öyle değil. Baya donla yatıp donla kalkarız yani.
Günümüzde ahlaken tefessüh etmiş olmak, sefilleşmek artık önemi haiz bir şey değildir ne yazık ki. Hiçbir tefessüh etme biçimine şaşırmamız gerekmez. Çünkü hangisine şaşırsak daha beterini karşımızda buluruz. Dolayısıyla mesele Gülşen’in donla sahneye çıkışındaki ahlâkî çöküş değildir burada.
Mesele, Gülşen’in donu üzerinden “kanaat önderi, toplum lideri” olabilme başarısını göstermek üzere olduğu düzeneğin ta kendisidir. Bunu, burasından konuşmayacak ve işin burasını önemsemeyeceksek konuşmaya değer bir şey yoktur elimizde.
Ne demek istiyorum? Şunu. Donuyla sahneye çıkan birinden “kanaat önderi” çıkarmaya çabalamak, içine düştüğümüz büyük çıkmazın işaretidir.