Toplum devletten ayrışıyor. Devlet’in eskisi gibi sahiplenmediği
ulusal değerlere halk sahip çıkıyor. Cumhuriyet’in 100.yıl
kutlamalarında bunu görmüştük. Devlet mekanizması adeta ‘yasak
savma’ çabası içindeydi. Devlet kurumları neredeyse 100.yılı
görmezden gelmişti. Oysa halk Cumhuriyetinin asırlık yaşının
‘hakkını vermişti’
Aynısını 23 Nisan’da da yaşadık. Memleket kırmızıya boyandı. Sadece
çocuklar değildi kırmızı tişört giyen…Büyükler de bayrak gibi
giyinip süslenmişti. Menekşe tarlası gibiydi sokaklar, caddeler,
meydanlar.
Yeni bir Atatürk anlatısı, yeni ve kapsayıcı bir milliyetçilik
patlaması yaşanıyor. Tüm ayrımları reddeden vatandaşlık eksenli
yurtseverlik yaygınlaşıyor.
Anıtkabir dolup taşıyor. Kent kutlamalarında coşku patlaması
yaşanıyor.
Elbette bunda Türkiye'nin ‘kentleşmesi’ çok etkili. Köy ve
kasabadan kente gelip yerleşenlerin çocukları yeni bir duyguyu
güçlendiriyorlar. Bu ‘kent milliyetçiliği’ kesinlikle ırkçı değil;
dini-mezhebi-ırki değil. Kuşatıcı ve kapsayıcı bir ideoloji bu.
Dünyaya entegre bu gençler Türkiye’nin evrensel bir ruh taşımasını
istiyorlar.
Vatan, bağımsızlık, Ulus olmak, modern bir ülkede eşit yurttaşlar
olarak yaşamak onların ülküsü.
Orta Doğu'ya bakınca bağımsız devletlerinin kıymetini biliyorlar.
İç savaş yaşayan bölge ülkelerini görünce laiklik gibi Cumhuriyetin
değerlerinin ne kadar yaşamsal olduğunu anlıyorlar. Atatürk’ün
vizyonunu daha iyi ve derinlemesine düşününce o ilkelere daha sıkı
sarılmamızın beka garantisi olduğunu fark ediyorlar. Ve en
önemlisi… 100.yılda da 23 Nisan’da da halkımız o müthiş katılımıyla
şunu gösterdi: Demokrasiyi ve Cumhuriyeti gerekirse devlete karşı
bile halk savunacak, halk koruyacak, halk kutlayacak.