Umutsuzluk yok. Karamsarlığa kapılmak yok. Hayat şartları ağır, geçim koşulları zor olmasına rağmen; siyaset çözüm üretemiyor gibi olsa da enseyi karartmak yok. Çözüm ufukta. Halk güç ve etkisini hissettirecek, tıkanmayı aşacak. Millet ‘balans ayarı’ yapacak. Bunu görebiliyorum.
‘Eski’ ölmüştür. Ve fakat “yeni” henüz doğmamıştır. Doğamamaktadır. Gramsci işte bu durumu ‘siyasetin krizi’ diye tanımlıyor.
ESKİ ÖLMÜŞ, FAKAT YENİ DOĞAMAMIŞ. Bu böyle olsa da doğum sancıları yaşıyor sistem. O doğum gerçekleşecek. Zira toplum, siyasetin bu kadar çürümesine, çözüm değil sorun üretmesine uzun süre tahammül etmez. Siyaset nicedir toplumun gerisinde. Bu sürdürülebilir değildir.
Yeni bir politik dünya kurulacak. Süreç 1 Nisan'da dönüm noktasını yaşayacak. 31 Mart seçimi yeni dönemi başlatacak. Yeni aktörler sahnede olacak. Bazı liderler siyaset sahnesinden çekilecek. Bazı partiler tarihe karışacak. Birleşenler de olacak. 31 Mart depremi 1 Nisan 2024’den itibaren 4 yıllık özel bir takvime göre yeni yapı kuracak. Biliyorsunuz sonraki seçim 2028’de. İnanın bana şu andaki politik aktörlerin çok büyük bölümünü o tarihte görmeyeceğiz.
Peki sahnede kimler olacak?
İşte bunun yanıtını 31 Mart gecesi öğreneceğiz. Yeni aktörler yerel seçimden çıkacak. Bu nedenle kampanya dönemine çok dikkat ediyorum. Parlayan adaylar kim? Gelecek vaat eden yeni yüzler ? Halka kim umut verecek? Kim cesaret aşılayacak? İyimserlik duygularını kim taşıyacak? ADAYLARA HEP BU GÖZLE DİKKAT KESİLİYORUM. Gelecek Türkiye’sinin politik kadrolarını görmeye çalışıyorum. İmamoğlu mesela bu şartlarda da kazanabilecek mi? Yine kazanırsa önü çok açık. Mansur Yavaş örneğin... Kendine özgü çizgisiyle gerçekten rekor mu kıracak? Özgür Özel yönetiminin yeni adaylarının hangisi kazanacak hangisi kaybedecek? ‘Bugünün küçük partileri’ Ümit Özdağ’ın Zafer'i, Erbakan'ın YRP’si, Babacan’ın Deva'sı gibi partiler geleceğin siyasetinde neler yapabilecek? Hangisi alternatif olacak?