Seçim için son düzlüğe girdik. Sandığa sadece 2 hafta kaldı.
Yerel yöneticileri seçerken esasen “yeni bir dönemin kapılarını”
açacağız. 31 Mart gecesi oluşacak siyasetteki YENİ GÜÇ
DENGESİ 1 Nisan’dan itibaren politik hayatın yeni yol
haritasını da şekillendirecek. Bu, 2028’e nasıl ve kimlerle
yürüyeceğimizi belli edecek.
Halk yerel seçimde ‘demokrasiye balans ayarı’ yapacak. Bazı genel
başkanları emekliye ayıracak. Bazılarına ‘emeklilik tarihini’
bildirecek. Onlar da yolun sonuna geldiğini anlayacak.
Dört yıllık süreçte yeni tipler, yeni yüzler göreceğiz. Yeni
profillerle tanışacağız. YORULDUĞUMUZ SİYASETÇİ
TİPLERİ’nden kurtulmaya başlıyoruz.
Halka yukarıdan bakan değil…
‘Ben ne dersem o’ diyenler değil…
Halkı gerçekten dinleyen, gerçekten halkın sorunlarını önemseyen ve
çözmek isteyen kişilikler öne çıkacak.
'Sosyal belediyecilik' yeni dönemin sihirli kavramı. Hayat pahalı.
Geçim zor. Emekliyi düşünen, yoksulun yanında olan sivrilecek,
parlayacak.
Otoriterlik değil demokratik tutum kazanacak.
“Her şeye ben karar veririm” zihniyeti değil katılımcılık galip
gelecek.
Korku değil cesaret, karamsarlık değil iyimserlik, kötümserlik
değil iyimserlik, sorun değil çözüm odaklılık merkeze
yerleşecek.
Şatafat ve gösteriş değil tevazu öne çıkacak.
Kutuplaştırma değil birleştirme, bölme değil bütünleştirme egemen
olacak.
MANSUR YAVAŞ ÖNE ÇIKACAK
Partiler değil kişilikler önemli olacak. Belediyeler toplumsal
siyasetin ana merkezi haline gelecek.
Mansur Yavaş’ı çok konuşacağız mesela. İmamoğlu kazanırsa politik
gündemde ağırlığını hep hissettirecek. Yeni isimler var, favori
adaylar.. 31 Mart’ta onlara dikkat kesileceğiz.
NOT: Bu söylediklerim sadece iktidar bakımından değil muhalefet
açısından da geçerli olacak. Muhalefet ‘iyi/liyakatli’ aday seçtiği
yerlerde görkemli zaferler elde edecek. Ama ‘garanti’ gördüğü ve
‘kalemiz’ dediğ...