BAŞBAKAN ve AK Parti Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu ile CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun pazartesi akşamki görüşmeleri sonrası gazetelere bakıyorum.
Kimi bardağın dolu tarafına bakmış; kimi boş tarafına. Gece
yazısını bu görüşme uyarınca değiştiren yazarlarda da durum farklı
değil.
Bana göre Hürriyet'in görüşme sonucuna bakışı doğru bakıştı; şu an
için en önemli konu iki parti arasında iplerin kopmamış olması.
Ama ip yerinde duruyor diye koalisyon kesinleşmiş değil; tersi de
kesinleşmiş değil.
Bana soracak olursanız, bu saatten sonra iki partinin ortak hükümet
kurmamayı seçmenine anlatması çok zor. Hatta o kadar zor ki;
birbirleriyle kurmayı anlatmaktan daha zor.
İki liderin el sıkışıp sonra da 'Tamam, iki güne kadar Bakanlar
Kurulu listesini de Cumhurbaşkanı'nın onayına sunarız' demesinin
önündeki engel ne? Siyasi anlaşmazlıklar mı, psikolojik
anlaşmazlıklar mı, tarihten gelen derin yarılma mı?
Aradığınız zaman üç başlığa dair yeterince malzeme bulursunuz; yani
bardağın boş tarafını görmek daha kolay.
Taa 100 yıl önceye, İttihat Terakki-Hürriyet ve İtilaf günlerine
dönmemize gerek yok. Son 13 yıldır bugün bir masada ortak olmak
için konuşan partilerden biri iktidardaydı diğeri muhalefette. Ve
birbirlerine demediklerini bırakmadılar.
Bugün iki partiye oy veren seçmenler bile birbirlerine küs
durumdaysa, ortada ciddi bir kutuplaşma hali var demektir ve
kutuplaşmanın kaynağında bu iki parti var. (Bazıları bana kızıyor
CHP'yi de kutuplaşmanın kaynağı olarak gösteriyorum diye ama
unutmayın, iki kutup olmadan kutuplaşma olmaz!)