SABAH güne sevgili arkadaşım Murat Sabuncu'nun gözaltına alındığını öğrenerek başlamak insana hiç iyi gelen bir şey değil.
Kısa zamanda aslında hedefin Cumhuriyet gazetesinin yönetim kurulu, editoryal yönetimi ve neredeyse bütün köşe yazarları olduğu ortaya çıkıp, buna bir de suçlamanın aynı anda hem FETÖ’ye hem de PKK’ya destek iddiası olduğu belli olunca, durumun vahameti iyice ortaya çıktı.
Cumhuriyet gazetesi benim yetiştiğim, gazeteci olduğum yer. 12 Eylül’ün karanlığını orada yaşadım, gazetenin kapatıldığını, yazarlarının gözaltına alındığını, başyazarının yargılandığını gördüm. O zamanlar, gazetenin neredeyse tümüyle yargılandığı 12 Mart dönemi hatırlatılırdı içeride.
Kimse adını bilmezken Fetullah Gülen tehlikesine dikkat çeken gazetenin adıdır Cumhuriyet; o araştırmaları yapan Hikmet Çetinkaya da şu an FETÖ’ye yardım iddiasıyla gözaltında.
Gazete yönetiminin PKK’lı olması, FETÖ’cü olması... Bunlar akla ziyan suçlamalar.
Ama diyebilirsiniz ki suçlamayı yöneltenlerin akla veya mantığa, hatta delile bile ihtiyacı yok. Maalesef ülkemizde durum bu; onlar akla ziyan şeylerle sizi suçlarlar, suçu onların kanıtlaması gerekmez, sizin suçsuzluğunuzu kanıtlamanız gerekir, o da yıllar alır.
Çok kötü günler bunlar. Aklıselim, normallik, ortak düşman olan FETÖ’ye karşı hep birlikte hareket etme... Bunların hepsini birden kaybetmiş durumdayız.
Cumhuriyet gazetesi bugüne kadar ne badireler atlattı; bunu da atlatacaktır.