İsmet Berkan Hürriyet Gazetesi

'Demokratik Özerklik' tartışması nasıl güme gitti?

Çarşamba BİRAZ geçmişini kurcaladığınızda, 'demokratik özerklik' kavramının taa 1999'da Abdullah Öcalan'ın yakalanıp Türkiye'ye getirilmesinden beri gündemde olduğunu görüyorsunuz. PKK ve...

03 Şubat 2016 | 975 okunma

Çarşamba
BİRAZ geçmişini kurcaladığınızda, 'demokratik özerklik' kavramının taa 1999'da Abdullah Öcalan'ın yakalanıp Türkiye'ye getirilmesinden beri gündemde olduğunu görüyorsunuz.
PKK ve büyük ölçüde Kürt siyasi hareketi bu kavramı o tarihten beri gündeminde tutuyor. Mesela 2011’de Diyarbakır’da toplanan Demokratik Toplum Kongresi, bu kavramı kendi bildirgesine dahil ediyor.

Benzer şekilde, ‘demokratik özerklik’ kavramı Halkların Demokratik Partisi HDP’nin parti programında hayli detaylı biçimde ele alınmış. Tabii KCK programında da bu var.

Peki altı-yedi aydır kimi ilçe merkezlerinde gördüğümüz ‘demokratik özerklik’ mi?

İlan edenlere bakarsanız, evet öyle.

Yani, silahlı gruplar hendekler kazarak ilçelerin mahallelerine ‘demokratik özerklik’ getirmeye uğraşıyor; bunu silahlarıyla da savunuyor.

Maalesef, son altı-yedi aydır yaşadıklarımız, demokratik bir ortamda ve akılcı kelimelerle yapabileceğimiz bir ‘demokratik özerklik’ tartışmasını daha başlamadan boğdu, bitirdi.

Bu saatten sonra Türkiye’nin yeniden ‘yerel demokrasi’, ‘yerinden yönetim’, ‘merkezi yönetimin yerel üzerindeki vesayetinin kaldırılması’, ‘vali ve kaymakamların makamlarının yok edilmesi veya bu makamlara seçimle gelinmesi’ gibi
aslında bizler için son derece gerekli tartışmaları ve reformları yapabilmesi belirsiz bir geleceğe ertelenmiş durumda.

Siyaseten elde edilebilecek pek çok kazanım, hem Kürtler hem Türkler için, silahlar yüzünden bugün konuşulamıyor bile.

Oysa düne kadar, ‘Acaba bazı güvenlik fonksiyonları yerel yönetime devredilebilir mi?’ diye soranlar bile çıkıyordu; bugün ‘Valiler ve o yetkileri olmasa yanmıştık’ deniyor.

Türkiye demokrasisini geliştirecek, ‘muasır medeniyetler seviyesi’ne uygun hale getirecekse, bunu sadece anayasasındaki kuvvetler ayrılığı sistemini pekiştirerek ve insan haklarına saygıyı gerçekleştirerek yapmayacak; bir de yerel demokrasinin geliştirilmesi, merkezden yerele daha fazla yetki ve sorumluluk devredilmesi, yerelin kendi bölgesinde daha fazla söz sahibi olmasıyla da yapacak. Bunlar bir bütünün ayrılmaz parçaları.

Ve aslına bakacak olursanız, HDP programında yer aldığı kadarıyla ‘demokratik özerklik’ adı verilen sistemin Türkiye’nin geri kalanı açısından ‘kabul edilemez’ gözüken yegâne unsuru, güvenliğin tümüyle yerele devredilmesi. Diğer bütün unsurlar tartışılması son derece gerekli ve hatta hayata geçmesi gerekli şeyler zaten. (DTK ile KCK’nın programlarıyla HDP arasında ciddi farklar var; ben HDP’yi konuşuyorum.)

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Kürt sorunu diye bir sorunumuz yok mu? 23 Kasım 2016 | 2.363 Okunma Genetiği değiştirilmiş insan kanseri yenecek mi? 19 Kasım 2016 | 617 Okunma Mafyaların hortlaması riski... 18 Kasım 2016 | 1.642 Okunma Küreselleşmenin intikamını sol değil sağ mı alacak? 16 Kasım 2016 | 416 Okunma Çatlaktan içeri sızan ışık... 12 Kasım 2016 | 1.054 Okunma