DİYECEKSİNİZ ki, "Hayır, kurutulamaz". Doğrudur, her zaman inanan birileri çıkacak Fetullah Gülen'in mehdi olduğuna.
Ancak o birileri, Fetullah Gülen’in düne kadar erişebildiği
kaynakla kıyaslandığında marjinal, hatta önemsiz kalacaktır.
Önemli olan, Gülen’in ve daha sonra ortaya çıkabilecek öteki
‘kurtarıcı’ların eline o kaynağı vermemek.
Fetullah Gülen’i ortaya çıkaran ve onu bugünkü fenomen haline
getiren şey, bizim Cumhuriyetimizin hataları ve eksikleridir. Gülen
örgütüne en büyük desteği vermekle haklı olarak suçlanan Adalet ve
Kalkınma Partisi de aynı hataların ve eksiklerin bir ürünüdür.
Bu teşhisi cesaretle ve adam gibi koyabilmeliyiz.
SOSYAL DEVLETİ BECEREMEDİK
Resmi ideolojiye, o ideolojinin uygulanma biçimine, hele hele 28
Şubat’tan sonra girilen din düşmanı döneme değinmeyeceğim bile;
sorun bizim 90 yılda hâlâ sosyal devleti becerememiş olmamızda.
Gülen örgütünün en büyük insan kaynağı eğitimde ve ‘hizmet’te.
Hareket kendine boşuna ‘hizmet’ adını vermiyor; önce ‘hizmet’i
sunuyor, sonra maddi manevi ‘himmet’i bekliyor çünkü.
‘Hizmet’ ne peki?
Eğitime, hatta kaliteli eğitime erişimi olamayan insanları eğitime
ulaştırmak.
Devletin beceremediği ilk şey bu. Defalarca yazdım, bir daha
yazayım: Birkaç hafta sonra okullar açılacak ve 1 milyonun biraz
üzerinde çocuğumuz ilkokula başlayacak. Bu çocuklar 12 yıl sonra
liseden mezun olduklarında içlerinden sadece yüzde 10’u dünyadaki
yaşıtlarıyla yarışabilir seviyede olacaklar. O çocukların yüzde
25-30 kadarı ‘Türkiye için iyi’ diyebileceğimiz bir eğitim/bilgi
seviyesinde olacak. Geri kalan yüzde 60’ın üzerindeki kısmı ise
maalesef bu 12 yılın önemli bölümünü boşa geçirmiş olacak.
EĞİTİME ERİŞİYORUZ, YA KALİTEYE?
Devletimiz 90 yıldan bu yana kaliteli eğitime her çocuğun erişimini
sağlayabilmiş olsaydı, ne Fetullah Gülen’den ne de
demokratikleşmeden söz edecektik bugün.
Evet tarihimizde ilk defa son 10 yıldır artık her çocuğumuz eğitime
erişiyor, 12 yıllık zorunlu eğitimle birlikte liselerimizde de çağ
nüfusunun neredeyse tamamı okula gider oldu.