TAM olarak dört gün önce, 21 Haziran'da Amerikan Ulusal Sağlık Kurumu (NIH) gen değiştirme teknolojisinin insan üzerinde denenmesi için gereken izni verdi.
Aslında DNA’da bazı bölgelerin tekrar ettiği 1987’de ilk olarak
bulunmuş, sonra bunun bakteriler ve virüslerden tutun da insan
hücrelerine kadar DNA’nın olduğu her yerde görüldüğü fark
edilmişti.
2002 yılından beri CRISPR adı verilen bu yeni durumun ve ona uygun
teknolojinin insanlık yararına nasıl kullanılabileceği, bu sayede
bazı hastalıkların tedavisinin mümkün olup olmayacağı
araştırılıyor. Türkiye’de de bu konuda çalışan biyolog, doktor ve
kimyacılar var.
CRISPR adı verilen gen bölgesiyle ilgili DNA bölümlerine ‘CAS’ adı
veriliyor ve bu bölümlerin hücrede ne işe yaradığı tek tek ayırt
edilmeye, belirlenmeye çalışılıyor. Şimdilik bunların hücrenin veya
organizmanın bağışıklık sistemiyle olan bağlarının önemli miktarı
belirlendi bile.
ANAHTAR T-HÜCRELERİNDE
İnsan vücudunun kendi bağışıklık sisteminin en önemli parçası
T-hücreleri adını taşıyor. Mesela kanserli hücre, kendi DNA’sında
T-hücrelerini tanıyan ve onları aldatıp kendini zararsız gösteren
bir değişime uğramış hücre. Öbür türlü, T-hücresi kanserli hücreyi
tanıyor ve zaten onu öldürüp vücut dışına atıyor.
Peki ne yapılabilir de T-hücrelerinin kanserli hücreyi tanıması
sağlanabilir?
Bir de tersi var: Ne yapılabilir de kanserli hücrenin T-hücrelerini
aldatmasının önüne geçilebilir?
Bu birbirinin tersi olan ama aynı neticeyi, yani kanserin vücudun
kendisi tarafından yok edilmesi neticesini verecek olan yol, bugün
kanserle savaş konusunda en merkezi konumlardan birini işgal
ediyor. Dünyanın dört bir yanında bilimciler bu iki yoldan birini
veya ikisini birden bulmak, üstelik bunu bütün kanser tipleri için
ayrı ayrı bulmak üzere çalışıyorlar.
MEME KANSERİNDE BAŞARILI