İSMAİL Kahraman, Türkiye'deki siyasal İslamcı hareketin eski kuşaklarından sayılır.
Uzun süre Milli Görüş içinde Necmettin Erbakan’la siyaset yaptı; Refah Partisi’nin kurduğu hükümette Kültür Bakanı oldu. O dönem bale ve balerinlerle ilgili sözleriyle yarattığı tartışma bugünü aratmazdı.
Sonra siyasetten uzak kaldı ve nihayet bu dönemde Adalet ve Kalkınma Partisi’nden milletvekili seçildi, partisi onu Meclis Başkanı da yaptı.
Şimdi o İsmail Kahraman, yeni hazırlanacak anayasada laiklik ilkesinin olmaması gerektiğini söylemiş.
Tabii çarşı karıştı.
Hoş dün AK Parti’nin türlü çeşitli seviyelerden sözcüleri, İsmail Kahraman’ın görüşlerinin partilerinin görüşü olmadığını, yazacakları anayasada laikliğin bulunacağını söylediler ama fark etmez; korku, Türkiye’de kendine ‘muhalifim’ diyen ve daha çok da hayat tarzları konusunda derin endişeler taşıyan geniş kesimleri esir etti bile.
Ben bu korkuların yersiz olduğunu düşünenlerdenim.
Birincisi, bir an varsayalım ki AK Parti anayasadan laiklik ilkesini kaldırmayı öngören bir taslak hazırladı; buna parti içinden 110 imza çıkması bile pek mümkün değil.
Ama diyelim ki 110 imza bulundu; taslak teklif oldu, Meclis’e geldi. Anayasa Komisyonu’nda bu taslağın kabul edilmesi söz konusu bile olmaz.