BİR adam düşünün, üniversitede yazdığı doktora tezi bir kez reddedilmiş, doğru dürüst iş bulamamış, bir yakınının torpiliyle patent bürosunda çalışabilmiş ancak.
Ve bu adam, oturduğu yerde önce ışığın davranışlarını anlattığı
özel görelilik teorisini yazmış, yayınlamış. Ardından ilk
teorisinin resmin tamamını göstermediğini fark edip daha büyük
resme yönelmiş.
Bir nokta gelmiş, tıkanmış kalmış, çünkü matematik bilgisi yetersiz
kalmış. Bir dostuna mektup yazıp yardım istemiş, ‘Beni
kurtarmalısın’ demiş. Dostu, ona çalışması için bir geometri kitabı
vermiş.
Ve o, o kitaptan öğrendikleriyle birlikte bütün evreni açıklayan büyük teorisini yazmış. Teorinin içerdiği denklemleri bugün aradan 100 yıl geçtikten sonra hâlâ keşfetmeye devam ediyor insanlık.
Evet, Albert Einstein’dan söz ediyorum. Ve onun genel görelilik teorisinden.
GENEL GÖRELİLİK HER AŞAMADA DOĞRULANDI
Bu yıl, genel görelilik teorisinin yayınlanmasının 100. yılı ve bu konuda sayısız kitap, makale çıkıyor.
Aradan geçen 100 yıla rağmen bu konunun hâlâ büyük ilgi çekiyor olmasının arkasında yatan en önemli şey, ortaya atılan teorinin hemen hemen her aşamada deneysel gözlemlerle de doğrulanması.