TÜRKİYE'nin temelsiz ve anlamsız bir 'Laikliği anayasadan
çıkaralım' tartışmasına başlamak üzere olduğu saatlerde Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesi'nin büyük dairesi, ülkemiz için son derece
önemli bir kararını açıkladı.
Genişçe bir grup Alevi vatandaşımız tarafından 2005 yılında verilen
bir dilekçeyle başlatılan bir hukuk mücadelesi, AİHM’nin bu
önümüzdeki yıllar boyunca sık sık atıf yapacağımız kararıyla sona
erdi. Mahkeme, Alevilerin Türkiye’de inanç özgürlüklerinin ihlal
edildiğine ve inançları yüzünden ayrımcılığa uğradıklarına
hükmetti.
Bu çok büyük ve kendisini ‘insan haklarına saygılı’ olarak adlandıran bir devlet açısından son derece utanç verici bir karar.
Nüfusumuzun yüzde 15-20 kadarını oluşturduğu hesaplanan bir inanç grubuna toplu olarak ayrımcılık yaptığımıza ve onların en temel haklarından biri olan inanç özgürlüğünü ihlal ettiğimize ilişkin bu yüksek mahkeme kararı, İsmail Kahraman’ın sözlerinden çok daha geniş bir tartışma ortamı bulabilmeliydi ülkemizde.
Ama yine de, benim ‘manasız’ ve ‘temelsiz’ bulduğum bizim laiklik tartışmamızın bence bir önemli kazanımı oldu; gerek Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve gerekse Başbakan Ahmet Davutoğlu, laikliğin ne olduğu ve onların laikliği nasıl anladığıyla ilgili çok önemli sözler söylediler.