BU yılki Lisans Yerleştirme Sınavı, yani LYS sonuçları açıklandı. Sınava giren 900 binin üzerinde öğrenci heyecanla bu sonucu bekliyordu.
Tabii sınavın tek tek bu öğrencileri ve aileleri ilgilendiren
boyutu var; ben onunla çok ilgili değilim, daha çok bu sınavın Türk
milli eğitim sistemini ve Milli Eğitim Bakanlığı'nı ilgilendiren
boyutuyla meşgulüm. Çünkü biz çocuklarımızı anasınıfından itibaren
en az 13 yıllığına bu bakanlığa ve onun politikalarına emanet
ediyoruz; o 13 yılın sonucunu da bu sınav sayesinde bir ölçüde
ölçebiliyoruz.
Önce bir hatırlatma yapayım. Üniversiteye giriş sınavı YGS ve LYS
adıyla ikiye bölündüğünden beri bir düzen var. O düzen rakamlarda
kendini belli ediyor. İlk aşamada YGS'de katılan adayların yarıdan
fazlasını eliyoruz. Bu yıl YGS'ye 2 milyona yakın öğrenci katıldı
ama bunların yarıdan fazlası elendi, LYS'ye 900 binden fazla aday
girdi. LYS'ye girenlerin de yaklaşık yüzde 90'ı bir okula
yerleşecek. Bu yıl neredeyse 900 bin öğrenci çeşitli ön lisans ve
lisans programlarına yazılacaklar.
Liselerimiz bu yıl 856 bin kişiyi mezun etti; bunların yarısı
meslek lisesi mezunu, yarısı genel lise. Bu rakam önümüzdeki iki
yıl daha artmaya devam edecek ve yılda 1 milyonun biraz üzerinde
mezun noktasında sabitlenecek.
Sadece okullaşmanın artması yetmez
Bizim üniversite çağı nüfusu için net okullaşma oranımız yüzde 40
civarında; yani o yaştaki 10 gencimizden 6'sı üniversitede değil.
Eğer bu okullaşma oranını yükseltemezsek, en azından yüzde 70'lerin
üzerine çıkaramazsak geleceği, yani 21. yüzyılı kazanma imkânımız
olmayacak; bu birinci şart.