ABD her yerde sorun çıkarıyor.
Avrupa’dan, Asya’ya…
Ortadoğu’dan, Orta Asya’ya…
Afrika’dan Güney Amerika’ya…
Kargaşa ve çatışma yaratma çabasında.
Rakiplerini böyle zayıflatacağını düşünüyor.
Yenilgiyi kabullenmeye yanaşmıyor.
Ukrayna’da yaşananlar…
Savaş çıkmadan çözülecekti.
Ama ABD izin vermedi.
Rusya-Ukrayna anlaşmasını engelledi.
ABD'nin eski Moskova Büyükelçisi
Michael Anthony McFaul açıkça itiraf etti.
“Ukrayna’ya yalan söyledik, kandırdık” dedi.
Sonra da pişkince şu ifadeyi kullandı:
“Evet, gerçek hayat böyle.”
Rusya’dan sonra Çin Halk Cumhuriyeti.
ABD’nin yeni gündemi Tayvan.
Orayı kışkırtma derdinde.
Aklı sıra Çin’i sıkıntıya sokacak.
Ama sert kayaya çarptı.
Büyük bir kumar oynuyor.
Kazanma şansı sıfır…
NATO üyesi ülkelerde,
NATO masaya yatırılmıştı.
Fransa, Almanya, İtalya, Macaristan, …
Eski ve yeni üyeler…
Hepsinde sorgulanıyordu.
“NATO’nun beyin ölümü” konuşuluyordu.
“NATO’dan çıkalım” sesleri artmıştı.
Ukrayna savaşı sonrası biraz toparlandı.
Ama henüz çok erken.
ABD’nin kuyruğuna takılmanın faturası kabarıyor.
Halkın cebini vurmaya başladı.
İtirazlar giderek yükseliyor.
Türkiye’nin NATO üyeliği.
Gazeteci arkadaşlarla bunu tartıştık.
Bir arkadaş, “Ne kazandık?” diye sordu.
Herkes sustu.
Kimsenin aklına bir şey gelmedi.
“Kaybımız” denince peş peşe sıralandı.
12 Mart, 12 Eylül, 15 Temmuz…
Gladyo eylemleri…
6-7 Eylül olayları…
Maraş, Çorum, … katliamları.
Uğur Mumcu, Gaffar Okan, Eşref Bitlis suikastları…
Herkes bir şey söyledi.
Ortaya çıkan gerçek şu:
NATO’ya girdik, başımız beladan kurtulmadı.
Gelelim Finlandiya ve İsveç’e.
Önce “NATO’ya girmeyeceğiz” demişlerdi.
ABD bastırdı…
Üyelik başvurusu yaptılar.
Türkiye karşı çıktı.
Malum oybirliği gerekiyor.
Türkiye “hayır” dedi mi olamaz.
NATO Türkiye’yi ikna etmeye çalışıyor.
İsveç, Finlandiya heyetleri geldi.
Amerikalılar her yolu deniyor.
Ama şu ana kadar sonuç alabilmiş değiller.