Yıl 2001…
Ecevit’in başbakan olduğu dönem.
ABD Irak işgali için bastırıyor.
Türkiye topraklarını kullanmak istiyor.
Ecevit ise direniyor.
ABD klasik yöntemine başvurdu.
Türkiye’nin zayıf halkası ekonomiydi.
Finans piyasaları üzerinden saldırdı.
Ortalık toz duman oldu.
Bazıları gelişmeyi,
“Sezer’in anayasa kitapçığı fırlatmasına” bağlasa da gerçek
buydu.
Ekonomi yönetilemez hale getirildi.
IMF ve Dünya Bankası işin içindeydi.
Koalisyonda çatlaklar oluştu.
ABD ile kısa devre görüşenler oldu.
Ecevit çaresiz kaldı.
Teslim bayrağını çekti.
ABD Hazinemizin başına atama yaptı.
Kemal Derviş’i getirdi.
O günlerde aynı binada çalışıyorduk.
İster istemez birçok şeye şahit oldum.
Derviş ekonominin dümenine oturdu.
O hükümetin değil,
Hükümet onun emrinde çalışıyordu.
Tarımın bitirilmesi…
Elde kalan KİT’lerin satılması…
Ünlü 15 günde 15 yasa…
İki dudağı arasından çıkan her şey yapılıyordu.
Derviş kimseyi dinlemiyordu.
Amerika’ya gitmişti.
Nerede olduğu bilinmiyordu.
12 gün boyunca yok(!) olmuştu.
Ecevit’in telefonuna çıkmıyordu
Dönünce Ecevit’le baş başa görüştü.
İstifa etmesini istedi.
Arkasından da erken seçim çağrısı yaptı.
ABD’den aldığı talimat buydu.
Düğmeye basılmıştı.
Ateşteki kestaneler…
Ecevit Hükümetine aldırıldı.
Arkasından ikinci aşamaya geçildi.
Hükümetinin bozulması…
Ecevit’in partisi DSP’nin dağıtılması…
Londra’da bir açıklama yaptı.
“Türkiye’ye yeni bir senaryo lazım” dedi.
Arkası da geldi.
Daha 1,5 yılları olmasına rağmen,
Hükümet bozuldu.
DSP bölündü.
Türkiye Irak işgali için hazır hale getirildi.
2002 seçimleri…
Ecevit hezimete uğradı.
Sonra köşesine çekildi.
Kendisi ile görüşen özel dostları vardı.
Derviş için, “en büyük hatam” diyordu.
Gazeteci Mehmet Çetingüleç.
Eşi Tülay Çetingüleç…
Ecevitlerle sürekli temas halindelerdi.
O günleri kitaplaştırdılar.
Derviş için söyledikleri ilginçti:
“Derviş en büyük pişmanlıklarımdan birisidir. O şeytani hesaplar
içerisindeydi!”