AK Partililerle konuşuyoruz.
Son dönemde izlenen politikaları tartışıyoruz.
NATO’nun genişlemesi…
İsveç’in NATO üyeliği…
15 Temmuz darbe girişimine,
PKK’ya binlerce TIR silah vermesine,
FETÖ’ye yataklık yapmasına,
Yunanistan’a, yığınak yapmasına,
Rumları, Ermenileri kışkırtmasına,
Türkiye’ye namlu doğrultmasına rağmen ABD ile ilişki
arayışları…
AB konusunun yeniden ısıtılması…
Ekonomide izlenen yeni
rota…
Faizlerin hızla artırılması…
Uluslararası finans kuruluşlarının talepleri…
Hepsinin yerine getirilme çabası…
Krizi halkın sırtına yıkma kararları…
Neoliberal politikaların öne çıkması… …
Verilen yanıtlar genelde aynı.
Gerekçeler sıralanıyor.
İçinde bulunduğumuz durum anlatılıyor.
“Para yok.
Para bulmamız lazım.
Aksi halde çok zorlanırız” diyorlar.
Sık sık “mecburuz” ifadeleri kullanıyorlar.
Sonra da ekliyorlar:
“Sizin için eleştirmek kolay.
Sırtınızda yumurta küfesi yok.
Ama bizim için öyle mi?”
Peki neden bu hale geldik?
Düne kadar her şey iyiydi…
Seçim öncesi bol keseden vaatler…
Muhalefetle “verme” yarışı…
Şimdi ne oldu?
Sırttaki yumurta küfesi niye sıkıntıya girdi?
ABD etrafımızı kuşattı.
Irak’ın kuzeyi,
Suriye’de Fırat’ın doğusu,
Doğu Akdeniz ve Kıbrıs,
Yunanistan, …
En son Ermenistan’daki hamlesi…
Namluları üstümüze çevirdi.
Düne kadar direniyorduk.
Halk da bu tavra oy verdi.
Şimdi tehditlere boyun mu eğiyoruz.
Amacımız geçmişe takılıp kalmak değil.
Şu anda fazla bir anlamı da yok.
Ama yapılan yanlışları anımsamakta yarar var.
Irak işgali öncesi yaşananlar…
ABD istedi diye başlayan “açılım” süreci…
FETÖ ile yapılan ortaklık.
Başta emniyet, yargı, TSK…
Kritik birimlere yerleşmeleri…
Sonra da iktidarın tamamını istemeleri.
15 Temmuz darbe girişimi…
Başaramadılar…
Ama Türkiye büyük bedeller ödedi.
Ödemeye de devam ediyor.