İsrail 1 Nisan’da çok ileri gitti.
Şam’da İran büyükelçiliği konsolosluk binasını
vurdu.
Saldırıda 7 İranlı yaşamını yitirdi.
Bunlardan 2’si üst düzey isimlerdi.
Netanyahu’nun niyeti açık.
İran’ı savaşa çekme…
Kendi iktidarını koruma çabası.
İran bu nedenle çok temkinliydi.
Ama saldırı yanıtsız kalamazdı.
Öyle de oldu.
İsrail diken üzerindeydi.
Günlerdir geceleri uyku yoktu.
Yöneticiler sığınaklarda kalıyordu.
İran’dan yanıt bekleyişi işkenceye dönüş-müştü.
İran 13 Nisan gecesi harekete geçti.
“Gerçek Vaat” operasyonunu başlattı.
Yüzlerce kamikaze İHA ve füzeyi İsrail’e gönderdi.
İran yanıt öncesi yoğun diplomasi sürdürdü.
Bölge ülkeleriyle tek tek görüştü.
Rusya ve Çin’le de temas halindeydi.
Avrupa ülkelerini de bilgilendirdi.
ABD’ye de haber gönderdi.
“Aradan çekil” dedi.
Ama ABD ABD’liğini yaptı.
İngiltere, Fransa ve diğerlerini de peşine taktı.
İran İHA ve füzesi avına çıktılar.
Bizdekiler…
Düne kadar “İran niye yanıt vermiyor?” diye
eleştiriyorlardı.
İran harekete geçince “tiyatro” demeye
başladılar.
CHP’nin 15 Temmuz söylemi gibi.
13 Nisan gecesi televizyonlar…
Ekranlarda boy gösteren konuklar…
Kimisi akademisyen (!)
Kimisi uzman (!)
Bir ikisi hariç hepsi aynı telden çalıyordu.
Mimikler yalan söylemez.
ABD ve İsrail’in her füze ve İHA düşürdüğü haberi geldiğinde
yüzlerinde güller açıyordu.
İran operasyonu turnusol kağıdı gibi oldu.
Bu tipler 1. Körfez Savaşında da sahnedelerdi.
Petrole bulanmış karabatak kuşlarını anlatırlardı.
Müthiş çevrecilerdi.
Ama o görüntüler 10 yıl önce Fransa kıyılarında batan bir petrol
tankerinin yarattığı kirlilikti.
Onların umurunda bile değildi.
Psikolojik savaş görevini üstlenmişlerdi.
2003 Irak işgali…
Öncesinde Saddam’ın kitle imha silahlarını konuştular.
Türkiye’yi nasıl vuracağını…
Kaç kişinin ölebileceğini anlattılar.
Irak’ta kitle imha silahı yoktu.
Ancak onlardan böyle demeleri istenmişti.
ABD tankı üzerinden gazetecilik yapanlar vardı.
Bu yalanlarla 1 milyon Müslüman öldürüldü.
Yüz binden fazla kadının ırzına geçildi.