8 Nisan 1970 günü gözleri açar dünyaya. Füsun’dur annesinin ismi; ona yazar en güzel şiirlerini. Kendinden altı yaş küçük bir de kız kardeşi vardır. Işıl, onun hem hayattaki en yakın arkadaşı, hem de şiirlerinin bir diğer kahramanıdır…
Annesini 38 yaşında beyin kanseri yüzünden kaybeder. O 12, Işıl yedi yaşındadır anneleri veda ettiğinde. Artık bir başka ana tema daha eklenecektir şiirlerine; ölümün her acı detayı sinecektir dizelerine…
Şiirle tanışmaları, teyzeleri vesilesiyle olur. Teyzeleri, küçücük yaşta bu iki kız çocuğunun önüne, annelerinin gençliğinde tuttuğu şiir defterini ve gözü gibi sakladığı 25 yıllık Varlık Dergisi koleksiyonunu koymuştur.
Liseyi İzmir’de bitirir, ardından Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk
Fakültesi’ne girer. Ama ilk senesinde evlenir ve okulu bırakır.
Küçük yaşta yaptığı bu evlilik bir kaç sene sonra biter…
Boşandıktan sonra bir apartmanın rutubet kokulu bodrum katına
taşınır ve şiirler yazmaya başlar yalnızlığına yarenlik etsinler
diye. Özlemlerini, hayallerini, acılarını ve sevinçlerini yükler
dizelerine müthiş zarif ve etkileyici bir dille…
Aynı yıllarda tasavvufa merak sarar. Örtünür… Işıl’a, örtünerek
kadın kimliğinden sıyrılmanın onu rahatlattığını söylemiştir. O
dönemde çıkan afla, yarıda bıraktığı Hukuk Fakültesi’ni bitirir.
Şiirlerini yayınlamak gibi bir derdi hiçbir zaman olmamıştır.
Şiirlerini, kardeşi Işıl bir dosya haline getirip, ‘Grapon
Kağıtları’ başlığıyla bir yarışmaya yollamıştır. Birinci
seçilir…
Ardından İstanbul’a taşınır. 2002 yılında ‘Ah’lar
Ağacı’ ve 2007’de de ‘Pulbiber Mahallesi’
isimli kitaplarını yayınlar. 2005’te Timur Çelik’le yeniden bir
yuva kurar ve üç yıl sonra da bir kız çocukları olur; adı Füsun
konur…
Fakat maalesef bu mutluluk uzun sürmez ve 24 Temmuz 2011’de, henüz 41’inde, ardında üç yaşındaki kızını bırakarak, kolon kanseri yüzünden veda eder hayata Didem Madak…