1 – ‘ÖNÜNÜZDEKİ BOŞLUĞU, ŞU GÖRDÜĞÜNÜZ, BİRAZ İTER
MİSİNİZ…’
Edip Cansever’in nefis şiirlerinden biridir
‘Geçiniz’. O şiirden aynı lezzete bir şarkı yaptı
vakti zamanında MFÖ. Şiir ‘Geldiler’ albümünün kapanış parçasıydı.
İçinde Ali Desidero, Mecburen, Bitir, Ateş-i Aşka, Sude gibi
eserler olan albüm, benim için grubun unutulmazlarındandı.
‘günler günlerimize tane tane
damlarken
diyorum neden olmasın?
siz de geçiniz.
üstelik tam zamanında geldiniz.
az önce,
biraz sonra
ve şimdi.
önünüzdeki boşluğu, şu gördüğünüz,
biraz iter misiniz?
bi parça daha lütfen.
iyi.
şimdi geçiniz, hemen geçiniz…’
Tuhaf bir hafta sonu geçirdim. Sanki şiirde bahsedilen o boşluğu ittim ve daha önce hiç bilmediğim bir yere gittim. Aslına bakarsanız aynı gece, gerçekle – gerçek üstü arasında gidip gelen iki kült bilim–kurgu filmi seyrettim.
İlki, Matrix’ten bir yıl önce çekilen ve üçlemeye ilham veren Dark City’di. Tıpkı Matrix’lerdeki gibi gerçek sandığımız her şeyin aslında bir simülasyon olduğunu anlatıyordu.
Bir önceki pazar, artık bende tiryakilik yaratan Habertürk’teki Veyis Ateş’in programı Büyük Sorular’a katılan Prof. Sinan Canan da gördüklerimizin gerçekliği üzerine şöyle bir cümle söylemişti: ‘Etrafımızdaki dünya hakikaten böyle mi bundan emin değiliz. Bu, duyu organlarımızın beynimize ilettiği ve orada şekillenen bir görüntü o kadar.’