Paris’teyim. Çok sevdiğim dostlarımın nikahına şahitlik yaptım. Şahit olduğum onca kötü şeyden sonra, bir mutluluk anına tanıklık etmek çok iyi geldi. Fırsat buldukça da bol bol haytalık yaptım. Severim Avrupa şehirlerinde sokaklarda kaybolmayı…
İşte o esnada, Türkiye’de de yeni kabine açıklanacak. Sosyal medyada ‘bakan totolar’ almış başını gitmiş. Adeta bir listeler savaşı yaşanıyor.
Aynı anda üç ayrı arkadaşımdan mesaj geldi. Yeni kabine listesini göndermişler. Madem bu kadar merak ediliyor, paylaşayım Twitter’dan dedim.
Malum ülkeyi beş yıl yönetecek Bakanlar Kurulu bu; başına da ‘vatana, millete hayırlı olsun’ ibaresini ekledim. Bir süre sonra açıklandı kabine, doğru listeydi verdiğim. Ve fakat hiç beklemediğim tepkiler gelmeye başladı. Vay efendim nasıl olur da ‘hayırlı olsun’ dermişim!
Kalemim sivridir; çok köşeli şeyler yazdım ve değişik tepkiler aldım; alışığım. Ama sıradan bir ‘hayırlı olsun’a gelen tepkiye, itiraf ediyorum şaşırdım. Bakın benim için en temel ilkelerin başında gelir halkın tercihi.
Bu asla bir ego meselesi falan değil, sadece ilke meselesi. Seçilenin kim olduğunun da önemi yok. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının oylarıyla yönetime gelen bir hükümet varsa ve o hükümetin kabinesi açıklanıyorsa, bir ‘hayırlı olsun’ demek edep, adap meselesidir bana kalırsa.