Memleket sevgisine, vatan, bayrak, Atatürk sevgisine birinci elden tanık olduğum ve o çok kıymetli dostluğundan ne mutlu ki istifade imkanı bulduğum yakın, en yakın arkadaşlarımdan biridir Mete Yarar.
Ömrünün çoğunu bu vatan için dağlarda geçiren, bir yanıyla dünyanın en gözü kara ama bir taraftan da yüreği müthiş yumuşak bir gönül adamı, Türkiye sevdalısıdır.
Bugüne kadar yazdığı Darbenin Kayıp Saatleri, Bu Delileri Bir Araya Getirmeyecektiniz, Son Gün ve Büyük İhanet kitaplarını bir çırpıda okumuş; kendimi onun müthiş akıcı dili ve engin tecrübesiyle tarif ettiği bambaşka bir dünyanın içinde bulmuştum.
Pek yakında piyasaya çıkacak kitabı Oyunun Sonu’nun prova baskılarından birini aldım elinde görür görmez, aramızdaki derin hatır kartını kullanarak. Kitap, büyük bir okur kitlesi yakalayan Son Gün ve Büyük İhanet’le başlayan üçlemenin son eseri. Ve tıptı ötekiler gibi aldığım gece, günün ilk ışıkları pencereme vururken bitti. Nefisti…
Yine soluk soluğa bir mücadele, yine dünyanın en gizemli örgütlerinin perde arkasında yaşananlar ve elbette yine Orta Doğu bataklığında kurulan hain oyunların kodları, şifreleri var kitapta.
Kimi yerde bir zaman tünelinin içine girip tarihin kilometre taşlarından bir olayı anımsayacak, kimi yerde bir milletin karanlık ellerce hangi yöntemlerle kuşatılmaya çalışıldığına tanık olacaksınız.