New York Güney Bölge Mahkemesi’nde görülen davanın orijinal adı
“US v. Mehmet Hakan Atilla”. Bu “v”, İngilizcedeki “versus”
sözcüğünün baş harfi. Türkçesi “karşı” demek. “V”, kimin davacı
kimin davalı olduğunu belirtiyor. “ABD, Atilla’ya karşı” adlı
davada, ABD’nin tutuklu sanık Atilla’dan davacı
olduğunu anlıyoruz.
Hukuki değil de siyasi okuma biçimlerine göre bu “v” harfinin ve
onu izleyen adın anlamları değişebiliyor. İktidar mahfilleri ve
medyasının okumalarında “Atilla” “Erdoğan”la yer değiştiriyor,
“Erdoğan” da “Türkiye” ile. Davanın adı dönüşüyor ve “ABD,
Türkiye’ye karşı” oluyor. Buradan da New York Güney Bölge
Mahkemesi’nde bir “milli dava”nın görüldüğü sonucuna varılıyor.
Herkes siyasi ve ideolojik meşrebine göre bir okuma yapabilir ve bu
farklı takdim tarzları da elbette tartışılmalıdır.
Türkiye’de “Bu bir siyasi davadır” diye kestirip atılıyor ve işin
içinden bu şekilde çıkmak için en basit yol bulunuyor.
New York’taki dava hakkındaki ilk yazımda “17 Aralık New York’ta
devam ediyor” demiştim. “New York’taki davada bir siyasi iradenin
hukuki tezahürü söz konusudur” diye yazmıştım. Öyledir tabii. Lakin
yanlış anlaşılmasın, bir davanın ardında siyasi irade varsa bu
durum o davayı hukuki olmaktan alıkoymaz. Kriterimiz, esasa, usule
ve adil yargılama ilkelerine riayet edilip edilmediğidir.
Misal, New York’taki mahkemeye sunulan bir kısım delillerin
Cemaat’in 17 Aralık operasyonu sırasında toplanmış olması söz
konusuysa, bu siyasi bir gerçekliktir. Bunların gerçek delil
niteliğini taşıyıp taşımadığını tespit etmek ise hukukun alanına
girer.
New York’taki davayı...