Siyaset sınıfı, 7 Haziran 2015 Genel Seçimleri’nin meydana
çıkardığı mecliste koalisyon kurmak için konuşmak ve akıl kullanmak
yerine sadece temel içgüdülerinin yönünde hareket edecek olsaydı,
bunun tek sonucu AKP ve MHP’nin bir araya gelmesi olabilirdi.
AKP’yle olsun ya da olmasın diğer bütün koalisyon seçenekleri erdem
ve bilgelik kadar siyasi zeka da gerektirir...
Bu bakımlardan zahmet icap ettirmeyeni AKP-MHP koalisyonudur.
Bir kere ikisinin de seçmeni sosyo-kültürel bakımdan birbirinden
büyük ölçüde farksız. AKP ve MHP, milliyetçi/muhafazakar seçmen
tabanını aralarında paylaşıyorlar. Kamuoyu araştırmaları AKP
seçmeninin MHP’yle, MHP seçmeninin de AKP’yle koalisyonu diğer
seçeneklere göre çok daha fazla istediğini gösteren sonuçlar
veriyor.
“İslamcı AKP” ile “milliyetçi MHP” arasındaki makas aralığı ise son
yıllarda azalmaya yüz tuttu. Kim kime daha fazla yaklaştı derseniz,
Türk milliyetçilerinin İslamcılığa özgü söylem ve davranış
tarzlarından ziyadesiyle etkilendiklerini tespit etmek gerekir.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin HDP’nin şu veya bu biçimde
destekleyeceği herhangi bir koalisyon formülünü konuşmayı dahi
reddettiği andan itibaren, konuşmadan da kurulabilecek yegane
koalisyon olan AKP-MHP seçeneği güçlü bir ihtimal olarak öne
çıktı.
Ve birkaç gündür ibre kuvvetli bir biçimde AKP-MHP koalisyonunu
işaret ediyor.
Türkiye yerleşik ve işleyen bir demokrasi olsaydı benzer türlerin
doğal olarak bir araya gelmesinde herhangi bir sakınca
görülemezdi.
Nitekim bunun Avrupa’da çok örneği var.
Buna mukabil Türkiye bir değil birçok açıdan bölünmüş ve iktidarı
tarafından kutuplaştırılmış bir ülke... Ve bu Türkiye’de siyaset
sınıfı seçmen tarafından koalisyona mecbur edildi.
Erdemli tercih, üç benzemez arasında ortak paydalar ve hedefler
inşa edip demokrasinin zeminini güçlendiren bir koalisyon formülü
üretmekti.
Ülkeyi adil ve özgür bir erken seçime götürmek ve bu arada
demokrasinin işlerliği için hayati önemdeki kurumları tamir etmek
bir ortak hedef olabilirdi...