Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Erdoğan önceki gün, kendilerine hitap etmek üzere
sarayına çağırdığı 28’inci muhtar grubunun önünde, Ankara’nın
Suriye’deki El Kaide uzantısı El Nusra’yla ilişkilerinin düzeyine
dair itiraf niteliğinde beyanlarda bulundu.
Erdoğan, 18 Ekim’de Rusya Devlet Başkanı Vladimir
Putin’le yaptığı telefon görüşmesinin içeriği hakkında
içtenlikle bilgi vermeseydi, terör örgütü El Nusra’nın Ankara’dan
sorulduğu gerçeği, en yetkili ağızdan teyit edilmiş
olmayacaktı.
Dünkü Cumhuriyet’te de okumuş olabileceğiniz şu ifadeler çıktı
Erdoğan’ın ağzından:
“Sayın Putin ile Halep’i konuştuk. Saat 22.00 itibarı ile hava operasyonunu durduracaklarını ifade ettiler. El Nusra’nın orayı terk etmesi konusunda ricası oldu. Arkadaşlarımıza bu konuda gerekli talimatı verdik; onlar da bu çalışmayı yapmak suretiyle, ‘El Nusra’yı Halep’ten çıkarmak ve Halep halkının bu noktadaki huzurunu sağlamak için bir çalışmanın içerisinde olalım’ diye aramızda böyle bir mutabakatı görüştük.”
Bunlar, Türkiye açısından iki nedenden ötürü talihsiz ve üzücü açıklamalar...
Birincisi, El Nusra üzerinde kimin hatırı vardır, örgüte kimin sözü geçer, bunun bilindiğini gösteriyor. Putin, kuşatma altındaki Halep’i terk etmemekte direnen El Nusra’yı bu inadından Ankara’nın vazgeçirebileceğini biliyor ve doğru adrese başvuruyor.