Suriye’nin bir vilayeti olan İdlib’e karşı Rusya destekli Suriye
operasyonu engellenemez, durdurulamaz. Suriye’nin İdlib’in tamamını
geri almasının önüne diplomasi yoluyla belki geçilebilir. Bir parça
arazi ve yerleşim merkezinin Ankara’nın kontrolündeki cihatçıların
elinde kalması belki sağlanabilir. Rusya karşısında buna benzer bir
sonucu temin edebilecek diplomatik kapasiteye sahip tek ülke
Türkiye’dir. Suriye’de yenildiklerini ne zamandır bilen ve artık
hiçbir stratejik hedefleri kalmamış bulunan Türkiye’nin Batılı
müttefikleri de Rusya’nın Ankara’yla iyi ilişkilerini sürdürmek
istemesinden gücünü alan bu diplomatik kapasiteye bir şans
tanımaktadırlar.
Ankara’nın, İdlib hususunda bugün Tahran’da “Astana Süreci”
ortaklarından ne alabileceğini ya da bir şey alıp alamayacağını
göreceğiz.
Şurası ise kesindir: “Astana Süreci” güya “Cenevre Barış
Görüşmeleri”ni destekleyen bir mekanizma olarak tasarlanmıştı ama
aslında Rusya’nın Suriye’deki savaşı yönetme ve kazanma planının ta
kendisiydi. “Astana” uyarınca tesis edilen dört adet çatışmasızlık
bölgesi Rusya destekli Suriye ordusu tarafından birer birer alınıp
sıranın sonunda İdlib’e gelmesi karşısında başka söze gerek yoktur.
Bu “çatışmasızlık bölgeleri”nden İdlib’e gitmelerine izin
verilenlerle birlikte şimdi 70 bine yakın silahlı cihatçı burada
sıkıştırılmış bulunuyor. Bunların yarısına yakını yabancı ve
bunların önemli bir kısmı da Orta Asya, Kafkasya ve Çin’in Uygur
bölgesinden. Bir kısmı da Avrupa’dan. Rusya bunları İdlib’deyken
imha etmek istiyor.
Suriye’de yedi yıl önce dış destekli silahlı isyan olarak başlayıp,
sonra iç savaşa dönüşen, ardından vekâleten savaş ve 2014-15’ten
itibaren dış güçlerin doğrudan askeri müdahalesiyle süren
çatışmanın bildiğimiz hali, nihayet İdlib’de fevkalade kanlı ve
trajik biçimde son bulacak.