24 Haziran 2018 seçimleri bir son değildir, Türkiye’de siyasetin
geçirdiği zorunlu değişimin tarihsel dönüm noktasıdır. 24 Haziran
kampanyalarını ileride bu bakımdan da hatırlayacağız. Seçimlere iki
haftadan az bir süre kala artık şunu rahatlıkla öne sürebiliriz:
Muharrem İnce’nin Cumhurbaşkanı Recep
Tayyip Erdoğan’a karşı sürdürdüğü yüksek performanslı
polemik, bu kampanyanın fark yaratan siyasi söylemini içermektedir.
Bu tespiti yaptıktan sonra, Muharrem İnce’nin seçime damgasını
şimdiden vurduğunu kaydedebiliriz. 24 Haziran’ın sonucu ne olursa
olsun, bu gerçek değişmeyecektir.
CHP’den cumhurbaşkanı adayı olarak çıkan Muharrem İnce, partisinin
tabanını aşarak ilerliyor. İnce’nin harekete geçirdiği
toplumsal-siyasal dinamizm, Ecevit’in 70’lerde
kendi adının etrafında oluşturduğu heyecan dalgasını anımsatmaya
başlıyor. İnce’ye verilen desteğin CHP’de konsolide olup olmayacağı
ve bu partinin içine kapandığı yüzde 22-23 bandından bu
cumhurbaşkanı adayı sayesinde kurtulup 30’lar ve daha yukarısına
yürüyüp yürümeyeceği, seçimlerden sonra belli olacak.
Anketler, İnce’nin kendisine olan desteği iki hafta içinde yüzde
20’lerden alıp 30’a ve üzerine taşıdığını gösteriyorsa, önce bunun
üzerinde bir düşünmek lazım.
İnce’nin kampanyasının bir ayağını Türkiye’nin acil sorunlarına
çözüm vaadi, topluma sunulan gelecek umudu ve kutuplaşmaya karşı
barışın savunulması oluşturuyor.
Kampanyanın diğer ayağında ise Erdoğan’ın “indirilmesi” var. Dikkat
ederseniz “Erdoğan’ın iktidardan indirilmesi”nden bahsetmiyorum.
Demokratik ve meşru nihai hedef tabii ki Erdoğan’ın iktidardan
indirilmesi... Ama İnce, Erdoğan’ı henüz iktidardayken
“indiriyor”.
Erdoğan’ın biraz da kolaylaştırıcı rakipleri sayesinde oluşturduğu
“yenil...