Görülüyor ki Genelkurmay Başkanlığı, bunca yıldır süren teşrik-i
mesaisi sonucunda iktidarın siyasi iletişim numaralarını iyi
kapmış.
Anıtkabir’e koyduğu rengârenk plastikten “portatif küçük oyun
alanı”nı kaldırdığını bildirmek için 25 Eylül’de yaptığı açıklamada
bu “maharet”i teşhis ettik.
Genelkurmay, salıncak, kaydırak ve
tahterevallinin Atatürk’ün
mozolesine,“ziyaretçilerin yoğun talepleri
üzerine” konulduğunu belirtti. Ve hatta “oyun alanının
çocuk ziyaretçilere Atatürk’ü sevdirmenin yanı sıra Anıtkabir’i
sevdirme konusunda da faydalı olduğu yönünde çok sayıda olumlu geri
bildirim alındığını” da kaydetti.
Biz ise bu izahatı inandırıcı bulmadık.
Ziyaretçilerin, “Hadi biz içeriyi gezerken çocuklar da burada
oynasın, Anıtkabir’i sevsinler” ya da “Mahallede oyun
parkı yok, burası geniş, çocuklar burada niye oynamasın, böylece
Atatürk’ü de severler” gibisinden sözde saiklerle davranıp,
Atatürk’ün mozolesinde bir oyun alanı kurulması için Anıtkabir
Komutanlığı üzerinde yoğun bir baskı oluşturduğu hikâyesi ikna
edici değildi.
Bu biraz, iktidarın düz liseleri İmam Hatip’e
çevirirken “Yoğun talep var” minvalli uyduruk gerekçeyi
kullanmasını andırıyor. Biliyoruz ki ne Anıtkabir’e tahterevalli,
ne de her mahalleye bir imam hatip kondurulması için yoğun bir
talep söz konusu. Bunlar sadece, karar verici öyle istediği için
yapılan şeyler.
Anıtkabir’e oyun parkı kurulmasında gerçek karar verici mozolenin
komutanlığı mıydı değil miydi, ayrıca onu da bilmiyoruz.
Lakin evet, oyun parkının kaldırılması kararına halkın yoğun
tepkisi neden olmuştur. Hatta oyun parkının Anıtkabir’deki
mevcudiyetini o anıtta temsil edilen Cumhuriyetçi değerler
bütününün alaya alınarak aşağılanması olarak gören bazı tepkili
insanlar, Genelkurmay’ın bu açıklamasından bir gün önce salıncak
vesaireyi zaten kaldırmışlardı.
Bakınız, Genelkurmay ve Anıtkabir Komutanlığı bilmeyebilir, unutmuş
olabilir ve hatta önem de vermiyor olabilir ama Anıtkabir bu
ülkenin çağdaş hafızasının en önemli ve eşsiz mekânıdır. Bir
ülkenin en büyük, en önemli “hafıza mekânı” en derin
saygıyı hak eder, orada ciddiyetsizliğe ve laubaliliğe tahammül
edilmez. “Hafıza mekânı”, bir ülkenin ve halkının, coğrafi
konum bakımından en merkezi, anlam açısından en kavramsal ve
kapsayıcı, entelektüel bakımdan en muhkem ve nihayet yapısı ve
çevresiyle en somut ve görkemli varlığıdır. İşte Anıtkabir böyle
bir mekândır.