“Seçim ittifakı yasası” bazılarının sandığı gibi seçim
hilelerini yasallaştırmıyor. Ama seçim güvenliğinin sağlanmasını
zorlaştırarak devlet gücünü kontrol edenlerin seçimlerde hile
yapmasını kolaylaştırıyor.
Hile yapmayı kolaylaştıranların hile yapmasını zorlaştırmak da
muhalefetin ve vatandaşın, demokrasiyi savunmak adına görevidir. Bu
görevden kaçmak, yenilgiyi peşinen kabul etmekle özdeştir.
Dolayısıyla boykot çağrısı yapmanın demokrasi bozgunculuğundan
başka bir anlamı olmuyor.
Yasa ne getiriyor, dedikleri gibi seçim hilelerini yasallaştırıyor
mu bir bakalım:
Oy zarflarının sandık kurulları tarafından da mühürlenmesi
zorunluluğunun kaldırılması, oyları sahteleriyle değiştirmek
isteyecek olanların yükünü hafifletiyor.
Aynı binadaki seçmenlerin farklı sandık bölgelerine dağıtılmasına
olanak vermek, mükerrer oy organizasyonlarının vatandaş ve
muhalefet denetiminden kaçırılması olanağını artırıyor.
Sandık kurulu başkanlarının kamu görevlileri arasından tayin
edilmesi, karar ve uygulamada devleti kontrol eden siyasi güce
avantaj sağlıyor. Çünkü kamu görevlisi neticede devletin
hizmetkârı, hukukun askıya alındığı bir ülkede bu durum kamu
görevlisini, devlete hâkim gücün iradesine tabi ve suiistimaline
açık hale getiriyor.
Kolluk güçlerini lüzumu halinde sandık başına çağırma yetkisi
geçmişte sandık kurulu başkanına, o olmazsa sandık kurulu üyelerine
aitti; şimdi seçmene “ihbar” yoluyla kolluk gücünü çağırma hakkı
tanınıyor. Bu da istismara kapı aralayan bir uygulama olacağından,
seçim güvenliğini tehdit ediyor.
Oy verme kabini standartlarının kaldırılması da istismara
elverişli. Bazı ücra bölgelerde bu pekâlâ “gizli oy” ilkesinin
ihlaline ortam hazırlayabilir.