HDP’nin “Millet İttifakı”nda yer alması eşyanın tabiatına aykırıydı. İçinde İYİ Parti’nin bulunduğu bir seçim ittifakı HDP’yi doğal olarak dışarıda bırakır. Tersi de geçerlidir: HDP’yi içeren bir ittifakta da İYİ Parti olamaz. Bu acıdır, üzücüdür ama günümüz Türkiye’sinde muhalefetin gerçeğidir. HDP muhalif ittifaka alınsaydı, iktidar, parlamento ve cumhurbaşkanı seçimlerinde HDP’ye alerjik sağ oyları yanına çekmek için kullanışlı bir aleyhte propaganda imkânına sahip olacaktı.
Ama bir gerçek daha var: Önce HDP ve sonra genel olarak Kürt oyları, 24 Haziran 2018 baskın seçimlerinin anahtarı konumundadır.
Parlamento seçimlerinde HDP yüzde 10’luk seçim barajını aşamazsa “Cumhur İttifakı”nın çoğunluğu alması neredeyse kesin. Dolayısıyla “Millet İttifakı” HDP’yle seçim ittifakına gidemiyorsa bile bu partinin seçim barajını geçerek parlamentoya yeniden girmesini istemek zorunda.
Cumhurbaşkanı seçimi ikinci tura kalırsa HDP ikinci kez anahtar parti olacak. “Bu anahtarla muhalefetin adayı Cumhurbaşkanlığı’nın kapısını açabilir mi” sorusunun cevabı o adayın kim olacağına ve aynı zamanda ülkenin 24 Haziran sonrasındaki koşullarına bağlı.
Dolayısıyla “Millet İttifakı” mensubu partilerin reel politika gerekçesiyle aralarına alamadıkları HDP ve tabanıyla iyi münasebetler geliştirmeleri kendi menfaatları icabıdır. Bu hususta en aktif, en yaratıcı ve en avantajlı pozisyonda olan şüphesiz ki CHP’nin cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce: HDP’nin hapisteki adayı Selahattin Demirtaş’ı ziyaret etti ve Hakkâri’de miting yaptı, sıcak mesajlar verdi. İyi ve doğru bir başlangıçtı.
Ne ilginç değil mi? HDP 7 Haziran 2015 Genel Seçimleri’nde de anahtardı, üç yıl sonra şimdi yine anahtar...
Ya bu üç...