Türkiye, Afrin’e askeriyle girip burada PYD/PKK’nin varlığına
son vermediği müddetçe, Suriye’de “Astana Süreci” adı altında
kurulan Rus oyununun “vassal” unsuru, açık ifadesiyle, kendisine
dikte edilmiş şartlar dahilinde hareket edebilen bir eleman olarak
kalmaya mahkûmdur.
Şimdi Ankara, ki bu “Ankara”yı “Cumhurbaşkanı Erdoğan” olarak da
okuyabilirsiniz, bu oyunu zor kullanarak bozacağını ilan etmiş
bulunuyor.
İkilem şu: Zor yoluyla denklemi değiştirmek ya da vassal unsur
olarak kalmaya devam etmek.
O zaman da şu soruyu atlamak olanaksız: Türkiye bu ikileme nasıl
hapsoldu?
Cevap: Suriye’de yıllardır izlediği politikalar ve yaptığı
tercihlerin sonucunda kendisine başka türlü var olmanın imkânını
bırakmadığı için...
Şam’daki rejimin devrilmesi doğrultusunda oluşturulan politika ve
tercihlerin hepsi yanlıştı ama en büyük yanlış, bu yanlışlarda
ısrar etmekti.
Bu bahiste birincisi Afrin. Şam rejimi, Türkiye tarafından
zayıflatılınca Kürt çoğunluklu sınır bölgelerini PYD/PKK’ye terk
etti. Afrin bu yanlışın sonucunda ortaya çıkan üç Kürt kantonundan
biri.
İkincisi İdlib: Mazide kalmış Türkiye- Suudi Arabistan-Katar
ittifakının Esad’ı devirmek için son hamlesi,
organize ettikleri grupların 2015’in başında İdlib’i ele geçirmesi
oldu. Bu da Halep’e yönelik tehdidi artırdı; rejimin aniden
çökebileceği endişesi 2015’in sonbaharındaki Rus müdahalesini
tetikledi.
Rusya, Suriye’deki denklemi altüst ederek bir numaralı oyun kurucu
oluverdi.
“Astana süreci” de Rusya’nın kurup, Türkiye ve İran’ı dahil ettiği
bir oyun. Türkiye’nin sürece alınması, eski Batılı ortaklarıyla
arasının daha da açılma...