Kamil Çakır Milat Gazetesi

Ay yüzlüye veda

“Merhaba Ya Şehr-i Ramazan!” sözleriyle daha yeni karşılamıştık seni. Hazırlıklar yapmıştık sana ey rahmet ve bereket ayı! Bir sır bildik seni Yaradan'la aramızda. Yalnız Allah için...

27 Haziran 2017 | 147 okunma

“Merhaba Ya Şehr-i Ramazan!” sözleriyle daha yeni karşılamıştık seni. Hazırlıklar yapmıştık sana ey rahmet ve bereket ayı! Bir sır bildik seni Yaradan'la aramızda. Yalnız Allah için sabırla beklemiştik seni.

İbadetlerin kalkanı ve kapısı belledik seni. Zikirlerle, tespihlerle, hatimlerle, teravihlerle, naatlarla, ilahilerle, Kur'an-ı Kerim tilavetleriyle süslemiştik gece ve gündüzlerini. Sahurla başlayan günlerin iftar sofralarıyla akşamı bulmuştu. Allah'a kavuşma anı olarak gördük iftar vaktini. Mideyi yemek ve içmekle doldurmaktan öte, kulağı, dili, gözü, eli, ayağı ve tüm azaları günahlardan korumak için tuttuk seni. Kalbimizi adi duygulardan, şehevi düşüncelerden, Allah'tan başka her şeyden tamamen sıyırarak gönülden benimsedik seni. Doğruyu eğriden ayırma, gidilecek yolu bulma konusunda rehber olarak gördük seni. Bizi doğru yola iletmesine karşı Allah'ın ululuğunu dile getirmemiz ve şükretmemiz için fırsat bildik seni. Bir başka hava vardı senin gündüzlerinde. Sonsuz bir rahmet doluydu gecelerin. Neşe ve bereket kaynağı oldun evlerimizde. Gönüllerimize dolan huşu oldun geceler boyu. Avuçlarımıza biriken rahmet deryasıydın dualarımızda.

Müminlerin gururu, camilerin sevinci oldun bir ay boyunca. Sevgilimiz, Peygamberimizin (sav) en sevdiği ay, on bir ayın sultanısın sen. Sen cömertlerin ikramı, gönüllerin miracı kutlu bir aysın. Bir ömre bedelsin Rahman'ın katında. Çünkü Allah'ın dünyayı dolduran o nurlu kelamı sende indi insanlığa.

Başlangıcında nur, ortasında rahmet ve sonunda cehennemden kurtuluş reçetemiz olmuştun. Hiçbir şeyden haz almadık senden aldığımız kadar. Yemekler bile başka bir tat taşıdı senin sofralarında. Tatlı tabakları cennetten sunulmuş kâseydi ellerimizde. Dostlar meclisinde senden nameler döküldü dudaklarımızdan. Gökler kapılarını sonuna kadar açmıştı manevi iklimleri yaşayalım diye. Cehennemlerin kapısı kilitlenmiş, cennetlerin kapısı açılmıştı ardına kadar senin gelişinle, Şeytanlar zincire vurulmuştu senin hatırına. Kötülükler bile bir kenara itilmişti senin gelişin ile. Bitmesin istedik secdelerde engin dünyalara kapı açan teravihlerin. Cennetin kokusunu hissettik esen rüzgârlarında. Sana yetişip de affı kazanamayanlara meleklerin ahı dokunur.

Her gelenin bir gidişi, her konanın bir göçüşü ve her başlangıcın bir sonu olduğu gibi sen de artık gidiyorsun. Göz açıp kapayıncaya kadar geçti günlerin. O rahmet iklimin, on bir ay yerini başka mevsimlere terk etti. Otuz gün misafirimiz oldun virane gönüllerimize. Her geçen gün biraz daha uyardın bizi ama biz her zamanki gibi önemsemedik geçen günlerini. Her anınla fırsatlar tanıdın bize ama görmezlikten geldik sunuşlarını. Hiçbir sofrada bulamadık senin zenginliğini. Yediden yetmişe herkes mutluydu seninle. Bir yıl sürmesini arzu ettiğimiz bir koku bıraktın tenimizde. Son iftarında annelerimiz ellerindeki dolu kapları güneşin battığı istikamete doğru döktü, gurbete giden insanların arkasından serpilen su gibi. Kapılara döküldük misafiri yolcu eder gibi. Güzellik diyarının ışığı gibi geldin, bizi sevindirdin ve her sene olduğu gibi yine elveda deyip ayrılıyorsun gönül saraylarımızdan.

Şimdi Mevla'mın huzuruna gidiyorsun bizler için şahitlik yapmaya. Ne kadar nasiplendik senden, bilinmez. Bizler için nasıl şahadette bulunacağını da bilmiyoruz. Ama bildiğimiz bir şey var ki, o da senin gündüzlerinde o sonsuz ilahi rızayı istedik hep. Duadan başka kalan yok ellerimizde. Gecelerini bin aydan daha kıymetli bilip yalvardık sessizce tenha köşelerde Mevla'mıza. Seni sebep bilerek Allah'a yaklaşmaktı niyetimiz. Kulluğun hazzını yaşamak, rahmet deryasında yüzmekti arzumuz seninle. Gayemiz günahlarımızdan arınmaktı bu kutlu gecelerde. Seninle Allah'ı istedik akan gözyaşlarımızda. Zerre de olsa kalbimizde taşıdığımız imanın gücü ve değeri hürmetine af diledik Rabbimizden. Senden dileğimiz hata ve kusurlarımıza rağmen hepimizden râzı olduğunu ulaştırmandır Rahman'a. Kurtuluşumuzun beratını talep ediyoruz Mevla'dan. Çocukluğumuzdan beri aşina olduğumuz ve her gelişinde çocuklar gibi şenlendiğimiz, halis bir kalp ile ağırlayıp, hüzünlü bir veda ile yolcu ettiğimiz otuz günlük dostluğumuz hatırına, ne olur, rızanı ilet Rabbimize!

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Zaferlerle dolu bir ay: Ağustos 28 Ağustos 2018 | 3.468 Okunma Kurban 21 Ağustos 2018 | 4.594 Okunma Kan emiciler 14 Ağustos 2018 | 4.627 Okunma Manevi kalkınma 07 Ağustos 2018 | 2.159 Okunma Papaz 31 Temmuz 2018 | 4.876 Okunma