Batı zihniyetinin temelini oluşturan anlayış sömürü üzerine kurulmuştur. Bu sömürüsünü doğu medeniyeti ve değerleri üzerine oturtmuştur. Doğunun insanı ve coğrafyası onun en büyük refah kaynağını oluşturmaktadır. Tarih bu vesikalarla doludur. Bu sömürüsünü de sözde demokrasi ve insan hakları temeline oturtarak yaptığı melanetleri gizleme başarısını her zaman sergilemiştir. Bu durum zamanla onun inancı haline gelmiş, bu inancı da her türlü imkânı kullanarak tüm dünyaya yutturma becerisine dönüşmüştür. Belgesel çekimlerinden araştırmalara, film setlerinden sağlık sektörüne, turistik ziyaretlerden bürokratik ilişkilere kadar tüm faaliyetlerini aslında doğu dünyasının yer altı ve yerüstü kaynaklarını tespit için kullanan batı, fırsatını bulduğu anda o değerleri kendi ülkesine taşıma çabası içerisinde olmuştur. Batıdaki müzelerde sergilenen eserlere bir göz attığımızda bu işin nasılda yıllarca devam ettiğini görmek zor olmasa gerek. Bu hırsızlığa çanak tutanlar da bu coğrafyanın insanları. İçeriden destek görmeden bunca sömürüyü yapabilmek te mümkün değildir. En son Suriye de seyrettik biz bu filmi. Yıllarca kendi halkına kan kusturan, yüz binlerce insanın ölümüne, milyonlarcasının kendi ülkelerini terk etmesine vesile olan zalim bir diktatöre ses çıkarmayan ve bu güne kadar her türlü desteği sağlayan başta ABD, İngiltere ve Fransa şimdilerde sözde insan hakları savunucusu kesilmiş ve harekete geçmiştir. Yıllarca bunu bangır bangır dünyaya haykıran Türkiye’nin sesine kulaklarını tıkayanlar daha önceleri neredeydi. Yapılan harekâtın bundan yıllar önce yapılması gerekirken bunca insanın ölümü ve bir o kadar da insanın mülteci durumuna düşmesi mi beklenmeliydi. Sebep kimyasal silah kullanmak ise bundan önce defalarca bu suçu işleyen katil Esed’e bu güne kadar niçin her hangi bir karşılık verilmedi. Milyonlarca masum insanın suçu neydi. Türkiye, başta komşularına ve tüm dünyaya bakış açısı insani ve İslami hassasiyetler üzerinden olduğu için nerede bir insanlık suçu...