Başı rahmet, ortası mağfiret, sonu da cehennemden kurtuluş olan mübarek bir ayın içindeyiz. Sabır ayıdır bu ay. Hayır ve iyilik ayıdır bu ay. Müminlerin rızkının arttığı aydır bu ay.
Oruç azayı acıktırır fakat nefsi doyurur. Sadece Allah rızası için aç susuz kalan kişinin zihninde ve ruhunda “beşeri sorumluluk”, yerini “ilâhî sorumluluğa” terk eder.
Oruç vücut için bir kalkandır. Namaz Allah’ı kabulle başlar; oruç ise kendini kabulle başlar. Yani oruçlunun kafası yirmi dört saat kendiyle muhakeme halindedir.
Oruç insanı kul ölçüsünden Allah’ın ölçüsüne yükseltir. Oruçlu bir insan gün boyu manevi bir gözetim altında olduğu hissiyle yaşar. Bu da hayatın amacı hakkındaki farkındalığını artırır, sorumluluğunun bilincine vardırır.
Oruç Müslüman’ın kişiliğini olumlu hasletlerle biçimlendirmeyi hedef alan bir ibadettir. Orucu kurallarına ve ritüellerine harfiyen uyarak tutmak, insan psikolojisini olgunlaştırmayı kolaylaştıran verimli bir eğitim yöntemidir.
Oruç, insana fakirlere ve yoksullara karşı merhamet hissi aşılar, insanı nefsin esiri, kötü arzuların oyuncağı olmaktan kurtarır, iradesini güçlendirir, nefsine hâkim olmayı, kendini tutmayı öğretir.