"YASAK" haberini fena halde karışık hislerle okudum.
"Karışık his" derken hiç abartmıyorum; verdiği tüyoyla
arkadaşının altılı kuponunu yatıran bir şahıs gibi üzüntü,
pişmanlık, hayret içinde kalakaldım.
Son düzlükte iki boy öndeyken yarış kaybetmiş atın sahibi gibi
kırılmış, küsmüş, perişan olmuş, çöp olmuş gibi hissettim.
TBMM'de çay ocaklarında televizyon seyredilmesi yasaklanmış,
cihazlar da toplatılmış.
*
Niye peki? Neyin zulmüdür bu, heyhat!
Çay ocaklarındaki televizyonlarda dizi film, evlilik programı ve at
yarışı seyredildiği tespit edilmiş.
Meclis yönetimi de "Hayaller belgesel seyreden personel, gerçekler
Köle Isaura" diyerek bu "ciddiyetsizliğe" baltayı
indirivermiş...
Milletvekillerinin de çay/sigara kaçamağı için kullandıkları çay
ocaklarına yönelik bu menfur saldırıyı kınıyorum!
Bu vesileyle TBMM'de görev yapan vekillerden şahsen tanıştığım iki
mümtaz şahsiyete, Zeynep Altok Akatlı'ya ve Sırrı Süreyya Önder'e
mücadele çağrısında bulunuyorum!
*
Bizim gazetenin eski binasından biliyorum; kalabalık
yaşanan/çalışılan ofislerde yarış meraklıları gizli bir örgüt gibi
yaşar.
Gün içinde yanınızda beliren biri (genellikle çaycımız Hasan Abi
olurdu) "Kupon yaptık abi..." der çaktırmadan.