KURBAN Bayramı'nın son günü (27 Eylül) doğmuş Miray.
Kanlı hendek siyasetinin, şehit cenazelerinin, sokağa çıkma
yasağının, “Terörün belini kırdık” demeçlerinin arasında gözünü
açtığı bu zalim dünyadaki ömrü 89 gün sürdü kızımızın.
Bir beyaz bayrağın gölgesinde, kendisini hastaneye yetiştirmeye
çalışan 80 yaşındaki dedesinin kucağında, Cizre sokaklarında
öldü.
Ne hayat gördü, ne sokak Miray.
Konjonktürel gelişmelerin, terörle tırmanma heveslerinin, umut ve
umutsuzluk tacirlerinin, toplumsal bir körlüğün/sağırlığın, terör
belasının kurbanıdır.
*
Haberlerden aktarıyorum:
“...Miray’ın babası Burhan İnce, ‘Evimizin 2. katından eşim ve kız
kardeşim dış merdivenlerden alt kata inerken, evimizin ilerisindeki
bir tepeden 2-3 el ateş açıldı. Kızım yanağından vuruldu. Polisi
aradık, bebeği beyaz bayrakla 300 metre ileriye getirmemizi,
ambulansın oraya geleceğini söyledi. Babam bebeği benden aldı.
Dedem, babaannem ve babam bebeği ambulansa götürürken tekrar ateş
açıldı’ dedi.
Hiçbir yetkilinin kendisini arayarak başsağlığı dilemediğini
söyleyen İnce, ‘Cenazeler nerede bilmiyorum. Yasak yüzünden annemin
yanına gidemiyorum. Annemin sırtından çıkan kurşun kimin ateş
açtığını ortaya çıkaracak’ dedi...”
*
Miray’ın cansız bedeni bulundu.
Cizre’deki devlet hastanesinin morgunda yer kalmadığı için bir
soğutucuda (manşetlerdeki ifadeyle: ‘buzdolabı’)
bekletiliyormuş...
Sokağa çıkma yasağına doğan, çatışmaya kurban verilen 89 günlük
ömrün hikâyesi bu kadar işte...