CAN kaybediyoruz, kan kaybediyoruz, vicdanı kaybediyoruz.
İdeolojisiyle birlikte cehennemin dibini boylayasıca terör bu kez 41 can aldı, 239 yaralı bıraktı ardında “son resmi açıklamalar ışığında”...
Kararan, endişe ve umutsuzluğun açtığı yaralarla kan kaybeden milyonlarca ruhlarımızı saymıyorum bile...
Son 7 ayda sadece İstanbul’da 6 “büyük” terör saldırısı yaşandı ve ne yazık ki hepimizde bunun son olacağına dair hiçbir inanç kırıntısı bulunmuyor.
“Yılmayacağız, boyun eğmeyeceğiz, yenilmeyeceğiz, alışmayacağız bu karanlığa” deniyor ‘Ah!’lar ve ‘Of!’lar” eşliğinde...
SESİMİZ GÜRLEŞMİYOR, TİTRİYOR
Ama nefesimizi tutarak, kalan sabrımızı tütün niyetine acımızın üstüne basarak bu sözleri tekrarlarken sesimiz giderek gürleşmiyor, daha da titriyor işte...
Can kaybediyoruz, kan kaybediyoruz...
Bir de vicdanı kaybediyoruz ki; gelecekle ilgili kaygıları körükleyen, umutsuzluğa kapı aralayan da bu zaten...
Böylesine büyük bir acının ardından bile kamplarımızda toplaşıveriyoruz.
Öfkemizi, acımızı karşı kampta gördüklerimizin üstüne yığarak haklılık savaşlarından muzaffer çıkacağımızı düşünüyoruz.
VEKİLİN TEMENNİSİNE BAK!
“Biri de istifa etsin!” isyanı suç haline gelebiliyor mesela.
Bir vekil (ismi hiç lazım değil muhteremin!) daha patlayan bombaların, silahların dumanı tüterken “Eleştirenler umarım böyle bir patlamada can verirler” diyebiliyor.
Ağzından filan kaçmıyor bu vicdanını kaybetmiş sözler, sosyal medyadan duyuruyor bu gerzekçe “temenni”sini!
Günlük siyasi avantajlar sağlamak için neredeyse rutine bağlanan acıları sorgulamaya kalkanların üstüne çullanmaktan utanmıyoruz, sıkılmıyoruz...
İLERİ ZEKÂ TESPİTLER
Canından can kopmuş insanların ciğer yangını sürerken “Artık havayoluyla seyahat etmek işkence haline gelir” veya “Ay bitti turizm!” gibi ileri zekâ belirtisi tespitlerimizi dizginlemeyi beceremiyoruz...