Salı
ÜÇÜNCÜ köprü için düzenlenen törende Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, inşaatın müteahhitlerinden İbrahim Çeçen'le yaptığı ikramiye pazarlığını ilgiyle izledim.
“Tüm çalışanlara 3’er bin lira” olarak belirlenen ikramiye için yürütülen pazarlığın sözde onaylanmasına sevindim, özde tamamlanırsa daha da sevinirim.
Cumhurbaşkanı topu Binali Yıldırım’a attı, oradan sorulur...
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ikramiye vaadini öne çekmek için yürüttüğü çaba sırasında “Ramazandan önce bir maaş ikramiye ver. Sen bunu zekâtına say, sadakana say...” demesine ise itirazım var.
‘ÖLDÜRÜCÜ’ BİR SÜREÇ
Üçüncü köprü inşaatı, işçiler açısından zorlayıcı, yıpratıcı ve “öldürücü” bir süreçti.
“Öldürücü” derken hakikaten inşaat sırasında ölen işçilerden bahsediyorum.
Mesela “yaşam halatı” sağlanmadan çalışmak zorunda bırakıldıkları yalapşap iskelenin çökmesiyle ölen Lütfü ve Yaşar Bulut kardeşlerden ve onlarla beraber can veren iki günlük işçi Kahraman Baltaoğlu’ndan bahsediyorum.
Mesela inşaatın Çamlık Tünelleri mevkisinde elektrikçi olarak çalışırken üstüne kafesli vinç devrilmesi neticesinde hayatını kaybeden 4 çocuk babası Serhat Özöndel’den bahsediyorum.
Bir not: Özöndel’in ölümüne yol açan kazanın basına yansımaması için diğer çalışanlara “yetkililerce” baskı uyguladığı iddiası da gündeme gelmişti...