24 saat aralıksız çalıştıktan hemen sonra 8 saat daha nöbete yazıldığınız bir işiniz olduğunu düşünün...
Ölümcül tehlikeler barındıran bu iş sırasında başkalarına yardım için çırpınırken eve döndüğünüzde apartman kapısında “Sen arkadan giriş yapacaksın” talimatıyla karşılandığınızı da düşünün...
Başkasının hayatını kurtarırken bir süre iş yapamayacak şekilde rahatsızlanmışken maaşınızın kesildiğini de düşünün şöyle etraflıca.
Bu arada her gün hakarete uğradığınızı, haksız yere şikâyet edildiğinizi, dayak yediğinizi, yaralandığınızı ve belki de hayatınızı kaybedeceğinizi düşünün lütfen.
Bu stres dolu, tehlike dolu, maddi açıdan doyuruculuğu tartışmalı, manevi açıdan alkış ile yuhalamak arasında sıkışmış işi yapar mısınız?
Sağlık çalışanları böyle yaşıyor işte...
Hatırlarsınız, mart ayında bütün dünyada olduğu gibi Türkiye’de de akşam belli bir saatte evlerin camlarını açıp, balkonlara çıkıp alkışlar yollamıştık sağlık çalışanlarına.
Salgın hastalıkla en ön cephede korkusuzca, gerçek kahramanlar olarak savaşanlara şükranlarımızı böyle sunmuştuk...