Kısa bir taksi yolculuğu sırasında iki Nasreddin Hoca fıkrasına birden atıfta bulunacağıma doğrusu hiç ihtimal vermezdim...
Kollarıyla abanarak idare ettiği direksiyonun ortasına yerleştirdiği cep telefonu ekranına takılmış şoför bir yandan da söyleniyor:
“Yaktın beni TE-PE-GE, ulan HA-YE-KÛ!..”
Telefon ekranına bakarak araç kullanan sinirli şoförün “özgüvenşov”uyla Allah’a emanet ilerlerken dikkatini belki toplarım umuduyla sohbet açıyorum...
“Hayırdır, kötü haber mi geldi?”
“Fena düştük, çıkmıyor da şimdi...”
“Düşen ne?”
“Koyin düştü!”
“Haa, anlıyorsun herhalde bu işlerden?”
“Arkadaş tavsiyesiyle girdim. Durakta bir arkadaşın arkadaşı parayı ikiye katlamış; iyi de gidiyorduk ama düştü abi...”
İşte tam bu noktada “Nasreddin Hoca’nın kazan hesabı gibi sanki... Hani komşudan aldığı kazanı geri götürürken içine tencere koymuş, sevinen komşuya ‘Kazan doğurdu’ demiş Hoca. Sonra başka bir zaman ödünç aldığı kazanı geri vermesi gerektiğinde kapıya gelen komşuya ‘Kazan öldü....